Mandalina Kabuğu Kokusu

25.01.2021

Hayat sınırını çiz.

Bugün çoğumuzun iç sesi olan bir yazı ile geldim. Hayatınızda sürekli tavsiye veren ya da soru soran insanlarla karşılaştınız mı? Rahatsız edici olan sorular soran? Okulu bitirene ee iş noldu? Evlenmeyene ee evlilik ne zaman? Evlenene çocuk ne zamann? tarzında sorular. Ve içinizden verdiğiniz koca bir sizi ne cevabı. Merak edilmesi de tuhafıma gider aslında ama hadi merak edildi soruldu diyelim yahu neden bastıra bastıra geç kaldın ya da aa çok erken imalarına girer ki insan? Kime göre geç kaldım ben ya da kime göre erken davrandım. Hayatımın hangi evresinde olduğunu sen nereden bilebilirsin ki?

Bazen düşünmez insanlar bir soru sorarken nereye gideceğini. Rahatsız edici olabileceğini. Oysa onlar seni yadırgarken hatta ileri gidip yargılarken sen kim bilir hangi hayallerin peşinde güle oynaya koşuyorsun. Nasıl bir aşk yaşıyorsun kim bilir tüm kalbini dolduran. Hangi merak ettiğin yerleri geziyorsun kim bilir. Kısaca hangi hayali gerçek yapıyorsun o anlarda. Kimse anlamaz. Sen kendi hayatının rüzgarında baya sağlam yelken açmışken başkaları sanıyor ki sen başka rüzgarların hayalindesin. Hayır tam da kendi hayallerinin merkezindesin. Kendi hayatındakilerle, kendi kafandakilerle, kendi hedeflerinle, kendi sevdiklerinle, kendinle meşgulsun. Bu kadar basit. 

Benim kendi görüşüm sınırlarınızı çizin ve o sınırları ihlal etmelerine izin vermeyin. Çünkü bazen öyle bir noktaya gelirsiniz ki tavsiyeden öteye geçer muhabbet bildiğin hayata müdahale. Herkes sanıyor ki yolu hızlı koşana hayran insanlar. Hayır değil. Benim arkalarda işim var belki. Senin de önlerde bir yer de hayalin var. Senin izlemek istediğin yol farklı benimki farklı. Senin hayalin benimki olsaydı eğer zaten senin hayatını yaşardım. Benimki farklı. Seninki farklı. Bunu anlamıyor insanlar biz farklıyız. Bir gün 24 saat ama sana farklı akar zaman bana farklı. Senin çayı benim kahveyi sevmemle aynı ayrım bu. Şuan belki sana çok geç bana çok erken belki de tam tersi. Çünkü hedeflerimiz farklı. Hayat beklentimiz. Anlayışımız farklı. Ben kendi hayatımın tam bulunduğum noktasında olduğum gibi o kadar mutluyum ki demek ki bu hayatı yaşamayı seçmişim. Zamanı böyle akıtmayı seçmişim. Kısaca başkasının geç kaldığımı ya da erken koştuğumu düşünmesi çok umurumda değilmiş ki ben bunu seçmişim. Senin de umurunda değil ki sen de kendi hayatını seçmişsin. 

Bu yüzden insanların sizi kendi hayatları ve yolları üzerinden karşılaştırmalarına izin vermeyin. Başkasının bulunduğu noktada olmak isteseydin ya daha hızlı koşar ya da daha yavaş giderdin. Ama sen kendi adımlarını kendi ritmini takip etmeyi seçtin. Çünkü doğru olan bu. Çünkü herkesin hayatı, zamanı, akışı, kalbi, ruhu, hayalleri, hayatları ve yolları kendine. Mutlu olduğum nokta tam da durduğum nokta. Başarı ve mutluluğun tek bir kıstası var bana göre. Olmak istediğin yerde olmak istediğin kişi misin? Hayallerine yakın mısın? Başkalarının senin için uygun gördüğüne değil kendi ruhunla kurduğun hayallere yakın mısın? 

7.01.2021

Katmanlı Üretim; 3 Boyutlu Yazıcılar


Üretimde işletmeler açısından baktığımızda amaç bir yandan üretim maliyetlerini düşürmek diğer yandan da kaliteli ürün üretmektir. İşletmeler açısından müşteri memnuniyeti esastır. Çünkü işletmeler asıl amaçları ürettikleri ürün ve hizmetleri müşterileri sunup bunların satışı yoluyla kar elde etmektir, aynı zamanda rekabet koşullarında varlıklarını sürdürmeye çalışırlar. Teknolojinin gelişimi ile birlikte işletmelerin birçok faktöre ulaşımı kolaylaşmıştır. Bu da rekabeti birçok yönden daha çetin hale getirmiştir. İşletmeler düşük maliyetli ürün ve hizmet üretmeli, aynı zamanda bunu hızlı yapabilmeli ve kaliteden de ödün vermemelidir. Bu tür ihtiyaçlar her zaman yeni üretim sistemlerinin gelişmesini sağlamıştır. Bu yazıdaki konumuz Eklemeli İmalat, Katmanlı Üretim isimleri ile bilinen üretim sistemidir. Aslında üzerinde duracağımız konu herkesin artık çok duyduğu 3 Boyutlu Yazıcılardır.

Geleneksel üretim yöntemlerinde (örneğin tornalama, frezeleme) herhangi bir parçanın üretimi için kesici takımlar yardımıyla parçadan malzeme kesilir kısaca eksiltilerek şekil verilir. Buna karşılık eklemeli üretimde malzeme üst üste bindirilerek istenilen parçanın üretimi yapılır.

Eklemeli imalatta bilgisayar teknolojileri ile öncelikle üretilecek ürünün 3 boyutlu modeli tasarlanır. Daha sonra tasarım STL dosya formatına çevrilir. STL dosya, basit olarak geometrik modeli tanımlayan üçgen yüzeylerden oluşmaktadır.  Daha sonra dilimleme işlemleri yapılarak model 3 boyutlu yazıcılara gönderilir.

Neden Eklemeli İmalat?

Eklemeli imalatın tercih edilmesinin ilk sebebi neredeyse sınırsız malzeme ile çalışma imkanı sağlamasıdır.

Daha hızlıdır.

Normal imalat yöntemleri ile zor olan şekillerin üretimi (girinti-çıkıntılı) eklemeli imalat ile çok daha kolay yapılmaktadır.

Daha ucuzdur.

Çok çeşitli üretim yapılmasını sağlar.

Geleneksel yöntemlerde ihtiyaç duyulan makine, teçhizat ve işçilik giderleri ortadan kalkmış olur.

Üç boyutlu yazıcılar neredeyse aklınıza gelebilecek her alanda vardır. Üç boyut yazıcılar dediğimizde aklınıza boyut olarak küçük bir alet geliyor olabilir. Buna karşın devasa 3 boyutlu yazıcılar da vardır. Bunlar sayesinde üretim o kadar genişlemiştir ki ev, araba üretiminden tutun, küçücük anahtarlık üretimine kadar geniş bir yelpazesi vardır.

3 boyutlu yazıcılar kullanılarak Fransa’da sadece 54 saatte 4 odalı bir ev üretildi. Bilgisayarlı tomogrofi üzerinden alınan örnekle birebir kafatası üretildi.  Yapay kalp üretildi. 3 boyutlu yazıcı ile 3 boyutlu yazıcı üretildi. Airbus tarafından THOR isimli bir model uçak üretildi. Kısacası tıptan uzaya her alanda artık karşımıza çıkıyorlar.

Peki yazının araştırma sorusu;

NASA’nın ilk 3 boyutlu yazıcısı hangi amaçla üretildi? 

30.12.2020

2021 Mektubu: Yenilen

Hoş geliyorsun 2021. 2020'den sonra baya bir hoş geliyorsun bize. Baştan anlaşalım seninle. bize güzellikler getir. Unuttur her şeyi. Çok zordu 2020. 
Nasıl karşılarsın yeni yılı? Ben baya hazırlanırım. Zaten çok severim abartmayı. Sevmeyi de abartırım, eğlenmeyi de böyle özel günleri de. Yeri gelir üzülmeyi de abartabilirim. İnsanım çünkü. Duygularımı abartılı yaşıyorum. Daha doğrusu yaşamı abartıyorum. İyiki de böyle yapıyorum. Yaşamak böyle hissedebildiğini hissettiğin anlar işte. Tadını çıkar. Devam et. Bir güzel süsle süslemek istiyorsan yılbaşı ağacını. Kime ne? Bunu bile eleştirenler var. Boşverrr. Zaten zor zamanlardan geçtik. Evden dışarı çıkamıyoruz. Evde kendi kendimize eğleniyoruz. Kime ne?  
Hani defterin yeni sayfasına geçince daha bir özenerek yazar, daha bir mutlu olurduk ya. Hani yeni olan silgiyle silmeye yanaşmaz, yeni olan ayakkabıları giymeye kıyamazdık. Hani yeni olan farklı gelir ya insana. Daha bir iyi gelir sanki ya da buna inanmak isteriz. Yeni yıkanmış nevresim kokusu bile huzur verir bize ya işte tam da öyle bir şey yeni yıl. Umut var içinde, yenilenmek var, kendine verdiğin yeni sözler var, hedefler var, yeninin sana yenilik getireceğine, huzur getireceğine , iyilik getireceğine dair bir inanç var ya hani. Tam da bunu kutla işte. Ben öyle yapıyorum. 
Her yıl yeni yıl gelmeden defterlerimden yeni birine başlıyorum. Yeni yıla mektubumu yazıyorum. Bu mektupta dileklerim var, hedeflerim var bana dair her şey var. İstediğim her şeyi yazıyorum. Olsun ya da olmasın umut etmeyi seviyorum. Hayal kurmayı seviyorum. Böyle olmayı seviyorum.
Şimdi mektubumdan bir kısmını kendim ve hepimiz için buraya yazacağım. Belki birilerinin mektuplarına ilham olur.
Hoşgeldin 2021.
Şimdi senden öncelikle kendimi diliyorum. Kendim olmaya devam ettiğim bir yıl ol. Aynen böyle kafama göre olmaya devam ettiğim bir yıl. Gülümsemelerimi sınırlandırmayıp kahkahalara dönüştürdüğüm bir yıl ol lütfen. Senden hep iyilikler aksın. Çok kötülük var zaten al götür onları. Hayallerimin yine gökyüzünde olmasını sağla. Kanatlarımı düşürme. Çok çalışayım yine ve ne olursa olsun pes etmeyeyim. Böyle güçlü olacağım bir yıl ol sen. Duygularımı doya doya yaşayayım. İçimden nasıl gelirse öyle davranmaya devam edeyim. Sağlıklı olalım artık sen gelince. Mutlu olalım. Sadece biz değil. Sokaktaki canlarım da mutlu olsun. Yemek, su bulmak değil, oyun oynamak olabilsin artık dertleri. İnsanların kalbinden merhamet olsun bu yıl. Kötülüğün sadece başkasına  zararlı olmadığını dönüp dolaşıp bir şekilde kendilerini bulduklarını anlasınlar artık. Dünya daha bir yaşanabilir olsun. Daha da özgür olalım bu yıl. Hayatı yaşadığımızı hissedelim. Kalbimiz güzelliklerle dolsun taşsın. Kışın manzarasına, yazın içimizi ısıtmasına her anı yaşayabilecek nefesi aldığımıza şükredelim, teşekkür edelim.  Yine abartayım ben her şeyi. Abartayım, çoğaltayım, durmayan koşayım. İçimdeki çocukla oynayayım. Hayata sımsıkı sarılayım. Daha kalbimden geçen bir sürü şey var. Sen yer aç 2021. Yenile her şeyi.

10.12.2020

Şuan Tam Zamanı


Bu bir hatırlatma yazısıdır. Başta kendime sonra bu yazıyı okuyan herkese hatırlatmaya geldim. Neyi mi?
Unuttuğumuz, arada atladığımız, yok saydığımız, üşendiğimiz, işimize gelmediği için görmezden geldiğimiz, bir an için kıymetini fark edip sonra tekrar hayatın rüzgarına kapılıp geride bıraktığımız bazı şeylerin değerini hatırlatmaya geldim. Sana ve kendime hayatı hatırlatmaya geldim.
İnsan olarak bir türlü beceremiyoruz şu anda kalma işini. Şu yazıyı yazarken bile yarın yapmam gereken bir şey takılıveriyor aklıma. Ee ne yarınki işe faydam var şimdi ne de tam olarak yazdığım yazıya. İşte bu yüzden şuan daha yazının başında tüm düşüncelerden arınarak yazıyorum sana. Sadece şuanda kalarak. Lütfen sen de tamamen bu yazıda kalarak oku. Şimdi dur, nefes al, bir gözlerini kapatıp aç. Evet tamam odaklan tam olarak yazıdasın şuan. Aklında başka hiçbir şey yok.
Hayat hem çoook uzun hem de çoook kısa. Çünkü sonu belirsiz. Ne zaman biteceği belirsiz. Bu yüzden yolun sonu değil, yolculuğunun nasıl geçtiği önemli. Bu yüzden yüzden gözlerini tek bir noktaya dikme. Yolculuğunun tadını çıkar. Ağaçların dört mevsim nasıl da değiştiğine şahit ol. Çocukların nasıl büyüdüğüne mesela. Bazı şeylerin nasıl da eskidiğine ve daha güzel bir şekilde yenilendiğine. Gökkuşağını kaçırma mesela sadece güneş çıkacak mı diye bakmaya çalışırken. Hedeflerine ulaşmaya çalışmak seni mutlu etmeli kör değil. Hayat herkes için tek. Doğru değerlendir. 
Yarın belirsiz geleceği bile belli değil ;yani henüz sana ait değil. Plansız ol demiyorum. Ama seni de andan almasın yarının kaygıları. Çünkü yarın için bile anca bugün bir şeyler yapabilirsin. Yarının hazırlığı bile bugünden. Dünü de değiştiremezsin artık fazla kafa yorma. Hiç değerlendirme demiyorum. Hatta ders de çıkar, öğren ama bugünü unutma. Dünün bugününü aydınlatan bir ışık olsun sana. Asıl gün bugün. Senin olan gün, yaşayacağın gün bugün. Bugünü asla hiçbir şey için kaçırma.
Kalbinden aklından geçenlere bazen filtre vurmayı atlama. Her zaman elinden geldiğince iyiliklere odaklan. Güzel şeylere. Eleştir ama kırma. Sevmeyi bil sorgulamadan. Karşılık beklemeden tüm kalbini açabil. Tüm güzelliklerin başı karşılıksız sevgi. Sen verdiğin zaman emin ol bin kat fazlası döner sana.
Değişmeye kapatma kendini. Hayat değiştirecek, yıpratacak, yenileyecek seni baştan yaratacak bazen. Büyütecek seni. İzin ver. Sen değiştikçe adımların değişecek. Sen değiştikçe kalbin, gözlerin değişecek. Sen değiştikçe anlaman, yorumlaman, hatta konuşman bile değişecek. Sen değiştikçe belki de daha çok sen olacaksın kim bilir?
Hayal etmekten de yere çakılmaktan da korkma. Düşünüyorum da küçükken izlediğim çizgi filmler kadar renkli olsun istiyorsam hayatım, bazen tıpkı oradaki gibi yüksekten düşsem de kalkacağımı bilip maceralara atılmalıyım. Yerimde durursam ya da hayallerimi yerlerinde tutarsam asla uçamam. Ama ben uçmayı seviyorum. Bulutların üstünü seviyorum ben. Kim tutabilir ki beni? Hangi korku engel olabilir ki kalbimdeki gökkuşağına yaptığım salıncakta sallanmama? Ben uçsuz bucaksız gökyüzünde koşmak istiyorsam eğer benden başka kim pranga vurabilir ayaklarıma?  İzin verme sen de. Hayallerinin suya düşmeye değil, gökyüzüne uçmaya ihtiyacı var. Sahip çık onlara. 
Yapmaya karar verdiğin, yapmak istediğin sana iyi gelen hiçbir şeyden korkuların yüzünden vazgeçme. Kendinin farkına var. İçinden gelenlerin kıymetini bil. Şimdi durup geçmişe sadece neler yapmak istemişim hangilerini yapmışım demek için bakıyorum. Ama sanki yıllar geçtikçe gerçekten kendimin farkına varmaya başlamışım. Eskiden yapmak isteyip yaptığım şeylerin yanında yapmaya cesaret edemediğim, yarıda bıraktığım birçok şey var. Yapamadığım demiyorum fark ettiysen. Çünkü yapmaya cesaret etseydim ya da devam etmekten vazgeçmeseydim, adım atmaktan korkmasaydım yapardım hepsini eminim. Sen de yaparsın. Artık daha büyük, daha cesurum. Artık adımlarımda büyük, kendime olan inancım da. Hayalini kurduğum bir çok şeyi gerçekleştirmişim. Ve artık farkındayım. Hiçbir şey için geç değil. Mesela bazen görürsünüz ya üniversiteye gitmek istiyorum ama şu yaştayım geç mi falan diye. Varsa öyle birileri hiç geç değil. Kalbinden geçen şeylere ne yaş ne de başka bir şey engel değil. Çok küçükken oyuncu olmak isterdim ben. Hatta o kadar fazla isterdim ki hayatımın bir döneminde tiyatroda oynadım. Sonra okul koşturması kısacası bahanelerim üstüne gitmeme engel oldu. Aslında okul değil bendim engel. Hem de bu kadar severek yaparken. Geçen gün resimlerimi görünce ne kadar yapmak istediğimi fark ettim tekrar. Sonra durup vakit ayırabilir miyim? Olur mu ki bu saatten sonra dedim. Anında kalbim karşılık verdi. Hangi saatten sonra? Şuan tam zamanı. İstediğin her şeyin şuan tam da istediğin an zamanıdır. . Sen de böyle yap. Bir şeyi yapmak istiyorsan eğer her çıkan bahaneye, engele şuan tam da zamanı de. Çünkü herkesin saati, yılları kendine çalışır, çünkü şuan tam zamanı. 

1.11.2020

Hatırla

1 Kasım'ı 2 Kasım'a bağlayan gece saat tam 03.48, gözüm televizyonda, sadece tek bir dileğim var enkazdan çıkacak bir hayat. Gülemiyorum, uyuyamıyorum, nefes alamıyorum sanki o anları yaşadığımdan beri. Belki hayatımın en çaresiz kaldığım anlarıydı. Bilemiyorum belki hiç bu kadar ölüm yakın olmamıştı. Boğazımda bir ağrı var yırtılmış gibi. Ne kadar çığlık attık bilmiyorum. Nasıl dışarı çıktık bilmiyorum. Karşımda eşyalar var acil durumda alıp kaçabilmemiz için kapının yanına koyduğumuz, onları oradan  ne zaman kaldıracağız bilmiyorum. Duvarlardan korkuyorum, fayanslardan, avizelerden, gürültüden. Hepsi üstümüze geldi çünkü o an, hepsi yıkılacak gibi üstümüze geldi.  Kulaklarımdaki uğultuyu unutamıyorum. Ben böyle bir deprem yaşamadım hiç belki de bu yüzden kimse de yaşamasın zaten biz de dahil bir daha o anlar hiç olmasın istiyorum. 
Ve daha sonra düşünmeye başlıyorum...
Hayat bu değil mi zaten? Beklenmedik şeylerin aniden başına gelmesi değil mi hayat? Anlaşmamız mı var mesela hayatla sürekli başımıza iyi şeyler geleceğine dair? Neye güveniyoruz bu kadar hoyratça yaşarken hayatı? Kim biliyor ki öleceği anı? Değer mi gerçekten sonu olan bir şey için kalbe bu kadar kötülük yük etmeye? Niye bu kadar bitmeyecekmiş gibi davranıyoruz?
Kalp kırıyoruz, can yakıyoruz, bencillik ediyoruz, kendimizi düşünüyoruz evet her birimiz istisnasız önce kendimizi düşünüyoruz. Kısasa kısas derdindeyiz her birimiz biraz. Aslında hiçbirimiz tam olarak karşılıksız vermenin anlamını bilmiyoruz. Kötüyü görüp inadına iyi olmak varken anlamsızca kin güdüp kötü oluyoruz. Biz kötülük büyütüyoruz.     
Zarar veriyoruz. Hayvanlara, doğaya, canlı, cansız her şeye zarar veriyoruz. o kadar alışmışız ki. Sıradan geliyor artık olanlar. Birine kızdığımızda, kırıldığımızda konuşmak ne bilmiyoruz biz. Empati ne bilmiyoruz. Hoşgörü, alttan almak yok bu kelimelerin kalbimizde çok da karşılığı yok.
Ne kadar da suçladım bizi. Oysa uğursuz gelen bir 2020 vardı bak unuttum. Sonra dolunaylar falan derken baya sarsılıyor tabi duygularımız hep bundan bu olanlar. Ahhh bir de burçlarımız var ya ne yapalım kişilik özelliğimiz bu bazen değil mi oluyor öyle. Her şeye bahanemiz var zaten. Bir de her olayın kötü yönünden etkileniyoruz genelde. Her şeyden nasibimizi aldık da bir insanlıktan alamadıysak demek ki.
Her birimiz birbirimizden tamamen farklı; ama bir o kadar da aynıyız. Ne yaparsak yapalım biz bir noktada aynıyız. Tek nefeslik canımız var çok da büyütmeyelim kendimizi. Ne zaman hatırlarız bilmiyorum ama zamanı çoktan geldi. İnsanız hepimiz. İyiliği büyütmemiz gerekiyor bizim. Sevgiyi, yardımı, mutlu olanla mutlu olup, üzülenle ağlamayı, birlik olmayı, kırmamayı, af dilemeyi, doğduğumuzda ne kadar temizsek yine aynı olmak için çabalamamız gerektiğini hatırlamamız gerekiyor.  Faydamız olmalı herkese, her şeye ki hayatlarımızın bir anlamı olsun. Yaşanan her şey bize ders olsun. Kıymetini bilin sevdiklerinizin,  aldığınız nefese bile teşekkür etmeyi öğrenin, bir sokak hayvanına iki yudum su verin, bir çocuğa gülümseyin bu kadarcık şeylerde yaşar insan zaten. Fark edin...

1.07.2020

Bir Telve, Lokum Hikayesi

Hayvanları sever misiniz? Ben fazlasıyla... Ama bahsedeceğim konu öyle hayvanları seviyorum demek değil aslında. Gerçekten sevmek ve yaşamlarına saygı duymakla ilgili. Her zaman sokakta gördüğüm canlara yardım etmeye çalışırdım ama son 1 haftadır özel bir çaba gösteriyorum. Çünkü iki minik misafirim var.Çok kötü halde bulup kurtardık onları. Birinin adı Telve resimde gördüğünüz. Baya sevecen, tatlı mı tatlı. Başlarda korktu ama sonra onu sevmem için kendi geldi.Sonra onunla veteriner hekimimiz Mustafa Önder'i ziyaret ettik baya sağlıklı Telve'miz. Diğeri kardeşi Lokum burada yakından fotoğrafı yok çünkü ne yazık ki fazla yaklaştırmıyor, görseniz pamuk gibi aşağıda  Telve'ye yaslanıp uyuduğu bir fotoğrafı var.  Çok korkuyor anca anca bana ısınmaya başladı. Ben de ürkütmek istemiyorum. Çünkü kayboluveriyor. Korumaya çalışıyorum. Telve ile veteriner hekimize giderken  maalesef o gelemedi çünkü kayıplara karıştı daha sonra bulduk tabii ama çok yıpranmıştı. Bugün Telveyi severken yavaş yavaş o da bana yaklaşmaya başladı. Birbirlerini tekrar bulduklarından beri hiç ayrılmıyorlar ve Lokum genelde Telve'yi yanında tutmak ister gibi başını üstüne koyarak uyuyor. Telve'nin sağlık durumu Lokum'a göre daha iyi çünkü kayıp olduğu süreçte biraz aç kalmış ve kirlenmiş kuzucuk. Telve o süreçte bizim yanımızda olduğu için baya toparladı. Bu süreçte en büyük destekçilerimden biri de kuzenim Arkun'du. Her koşturmaca da yanımdaydı. Buradan ona da teşekkür etmiş olayım. 
Bu kedilerin hikayesini neden mi paylaşıyorum. Çünkü anneleri yok, daha çok küçükler, hayatları çok zor. Bunlar örnek hatta belki yanlarında biz varız diye şanslılar bile bilemiyorum ama böyle nice yavrucak var. Zaten bu kadar zorken hayatları ve tek istedikleri bir kap yemek, su ve sevgiyken insanların bu canların hayatını daha da zorlaştırması beni çok fazla yıprattı.  
Biz her birimiz dünyaya kalbimizde sevgiyle geldi. Büyüdükçe neler yaşıyorsak sanırım sevgiyi unutup acımasız olmaya başladık. Farkında değiliz belki ama başımıza kötü ne geliyorsa sevgisizlikten. Biraz sevmeyi hatırlasak tekrar azıcık daha merhametli olabilsek belki dünyayı yeniden güzelleştirebileceğiz. Ama sanırım her konuda olduğu gibi bu konuda da ilk adımı başkalarından bekliyoruz. Sokakta ağlayan bir can gördüğümüzde başkaları yardım ediyorsa etrafına doluşup ne olmuş diye bakıyoruz. Çaresiz minik yavru kedilere sadece tatlı diye fotoğraflarını çekmek için yanaşıyoruz. Bir köpeğin başını okşama süreci güzel fotoğrafı yakalayana kadar oluyor bazılarımızın. Yapmayın. Lütfen yapmayın.
Dünya sadece bize aitmiş gibi davrananlara sesleniyorum. Onların yaşam alanlarına sıcacık yuvalarımızı dikip onları soğukta bıraktık bari kaplarına dokunmayın. Sevmeyin tamam ama zarar da vermeyin. Bu yavrucaklar sizin yavrularınız istedi diye koşarak parayla alıp, canları sıkıldı diye oraya buraya bırakabileceğiniz oyuncaklar değil. Tekmelemeyin. Lütfen gücünüzü size asla karşı koyamayacak hayvanlar üzerinde denemeyin ben söyleyeyim kesin kazanırsınız buna kazanmak denirse. İşkence etmeyin. Koyduğumuz suları, yemekleri dökmeyin. Bu canları seven birilerini gördüğünüzde coronanın vücut bulmuş halini görmüş gibi davranmayın mesela. Yok kedi miyavladı, gece köpek havladı, kuşlar öttü diye oraya buraya şikayet etmeyin. Emin olun çoğu insan sizin sevgisizliğinizden daha çok şikayetçidir. Tek istediğim rahat bırakın, onları da onları sevip yardım edenleri de. 
Sadece bu örnekler yok her gün çıkıp besleme yapan gönlü güzel insanlar da var. Hala kalbini duygularını kaybetmemiş insanlar. Onlar için ellerinden geleni yapanlar da var. Onları gördükçe daha da güçlü hissediyorum kendimi ve daha güçlü sesleniyorum. Son olarak birkaç şey hatırlatmak istiyorum. Hayvanların hepsi güzel renklerine göre muamele etmeyin. Ya bunlar canlı sizin gibi konuşamıyor diye hor görmeyin anlamaya çalışırsanız gözleriyle neler anlattıklarını göreceksiniz. Bu arada kara kedi uğursuz değil, baykuş da uğursuzluk getirmez. Bunlar doğanın mucizeleri. Uğursuzluk getirecek tek şey gücü her şeye yeter sanan kötü insan kalbi.   Hayvanlar yalnız değil. Arkaları baya kuvvetli. Doğa yalnız değil. İnatla onlara yardım etmeye devam edeceğim. Tüm kapları kaldırın ben yeniden koyarım, tüm suları dökün yeniden doldururum. Çünkü bunun için çok iyi biri olmaya gerek yok, insan olmak yeter. Kötülüğün gücü asla sevgiyi alt etmeye yetmez. 

22.06.2020

Kendime Not


Kendime not…

Nefes al ve dinle…

Sadece kendini dinleme zamanı bazen, sadece kalbini. Uzun gibi görülen ama ne zaman sonu geleceği bilinmeyen bir yolda o ya da bu şekilde yürüyorsun. İşte tam da bu yüzden çok önemli kim olduğun, ne istediğin. Çünkü zaman kıymetli. Nefes alabiliyorken gerçekten yaşamı hissetmek önemli.

Hayallerin var. Herkesin var. Ben asla kurmam diyenin bile var. Olduğu için mutlu ol. Hayallerin hayat amacın. Hayallerin senin çizgin. Hayallerin senin yolun. Hiç vazgeçme kovalamaktan. Ulaşacağına bir an bile tereddüt etme. Belki de hayallerini kovalarken başka güzellikler bulacaksın kim bilir.

Kendin olmaktan vazgeçme. Hayatı emin ol başka biri gibi yaşamak kendi özgürlüğünden çalmaktan başka bir şey değil. Özgürlüğünden, fikirlerinden, duruşundan ve hayatından ödün verme. Hayallerinden hiç verme. Sen kendin olarak fazlasıyla güzelsin. Yürüdüğün yola kendin olarak devam etmelisin.

Herkes seni sevmek zorunda değil. Herkese hoş görünmek zorunda değilsin. Herkesi memnun etmek zorunda değilsin. Kendini böyle bir kalıba sokma.  Seni sevenlerin böyle olduğun için sevdiğini unutma. Seni böyle sevmeleri gerektiğini unutma.

Bu sensin. Olduğun gibi. Belki bazen aykırı, kimisine göre yanlış, kimisine göre mükemmel ama bu sensin. Senin kendini nasıl gördüğün önemli. Doğrun da kendine yanlışın da, hayatın da, hayallerin de kendine. Hatta zararın bile varsa sadece kendine. Kim bilir belki faydan da vardır birilerine bir şeylere. Olmak istediğin tamamen bu zaten.  Küçücük de olsa hayata dokunmak istediğin ve kendince bunu o kadar güzel yapıyorsun ki hiç bozma kendini. Eleştiren eleştirsin, doğru bulmayan bulmasın. Sana göre doğruysa adımların başkalarının sesi kulaklarını tırmalamasın. Daha da emin bas. Daha da güçlü tutun hayata. Kocaman kahkahalarını hiç eksiltme. Bulutların arkasında uçsuz bucaksız gökyüzü olduğunu düşünmeye hep devam et. Hep yeşil hep mavi kalsın kalbin. Rengarenk yaşa hep. Olduğun gibi ol. Sen böyle çok güzelsin.


22.04.2020

Beni ben yapan çocuk yanıma...

Beni ben yapan çocuk yanım. İyiki varsın bu senin de bayramın. Senin sayende seviyorum hala balonları, pamuk şekeri, renkli kalemleri, çizgi filmleri, oyuncakları, mum üflemeyi, yağmur damlalarına el açmayı, koşmayı, yeşili, sarıyı, maviyi, doğayı, uçurtma uçurtmayı senin sayende seviyorum.  Senin sayende seviyorum kendim olmayı. Büyütmedim seni. Büyütmemeye de devam edeceğim. Benimle birlikte hep bu şekilde yola devam etmeni istiyorum. Evet çok zor hayat. Seni büyütmek için sürekli bahaneler buluyor. Öyle bir yol ki bir sürü çukurlar var belki düşebileceğin ya da bir sürü engeller var koşmanı durduracak. Ama sen bana yürümek istersem mutlaka bir şekilde yürüyeceğimi öğrettin. Bana inat etmeyi, devam etmeyi öğrettin. Bana yoldaki taşlardan korkup yürümekten vazgeçmek yerine, yol kenarındaki çiçekleri koklaya koklaya koşmayı öğrettin.  
Hayat bir gün bana var olmanın aslında nasıl bir şey olduğunu hatırlattı ve aslında ben o an fark ettim. Yaş alırken sen olan halimden ne kadar uzağa gitmişim. Sen içimden bana bağırarak seslenirken nasıl da duymazdan gelmişim. Asıl benim senden ibaret olduğumu hatırlatan, hayatın tüm deneyimlerine teşekkür ederim.  
Sen benim en saf halim. Kötülük kavramından bir haber iyiliğe kollarımı sonsuz açtığım halim. İyi ki tekrar seninle olmayı seçmişim. Sanırım var olan en güzel yanımsın. Bazen çok korkusuzsun, imkansıza inanmıyorsun, çünkü nefes aldığın müddetçe bir yol olduğunu biliyorsun. Bazen de deli gibi korkuyosun;  adım atmaya, karar almaya, kırmaya, üzmeye ya da üzülmeye. Bazen hiç durmadan koşuyorsun. Ne kadar yorulduğunu düşünmeden, umrunda olmadan koşuyorsun. İstediğin ne varsa başarmak için hiç durmadan koşuyorsun. Bazen de öyle bir küsüyorsun ki kolunu uzatsan dokunacaksın hayaline; ama kılını kıpırdatmıyorsun. Olsun her zaman güçlü olmak zorunda değilsin. Hissettiğin gibi davrandığın  müddetçe çok güzelsin. 
Küçücük bir mutluluk seni göklere çıkarmaya yetiyor; çünkü zaten mutlu olmaya hazır bekliyorsun. Umutlanmaya, gülmeye, güldürmeye, sevmeye dünden hazırsın. Ama bazen çok savunmasızsın. Herkes seni anlayamaz; çünkü herkes kendi çocuk yanının sesini duymaz. Duysa bile aldırmaz. Herkesin senin gibi hissetmesini bekleyemezsin, duygularını görmelerini isteyemezsin, herkese kendini anlatamazsın. Bu yüzden konuştuğun insanlara dikkat et. Seni anlayabilenlere harca kelimelerini. Yoksa durduk yere büyümeye başlarsın. Ki ikimizde biliyoruz sen en çok büyümekten korkarsın. 
Sevmeyi çok iyi bildiğini biliyorum. Hatta çok da güzel seviyorsun. Senin sayende ben de ne kadar çok sevebildiğime şaşıyorum. Aslında sevebilmek nasıl da güzel. Sevdiğini hissederek sevmek. Her şeyi sevmek. Başımıza kötü ne gelirse sevgisizlikten. Bu yüzden sen benim başıma gelen iyi şeylerin sebebisin, çünkü sevmeyi öğretensin. 
Bana içten kahkahalar attıyorsun, öyle bir enerjim var ki sayende belki de insanların deli gözüyle baktığı ve benim asla onları umursamadığım. Çünkü bu hayat benim. Kararlar da bana ait. Davranışlar, duygular, sonuçlar da hepsi bana ait. Nasıl istersem öyle yaparım. Kimse benim yollarımdan yürümedi, herkesin kendi hayat yolu var. Herkes çok farklı. Bu yüzden benim yollarımı yürümemiş insanlar beni ne kadar tanıyabilir ki,  beni eleştirmelerini nasıl ciddiye alabilirim. Herkes kendi istediği gibi yaşamalı. Bende öyle yapıyorum.  En büyük destekçilerimden biri sensin biliyorum. Her durumda yanımda olduğun için teşekkür ediyorum. 
Her gün yeniden başlıyor hayat. Biz de her gün yeniden uyanıyoruz seninle. Sayende birçok hayal kurmayı da öğrendim ben, hayalleri gerçek yapmayı da. Hayal kurduğumda gerçekleştirebilecek tek şeyin içimdeki güç olduğunu yani ben olduğunu öğrettin. Ben istersem yaparım, yapamasam da denerim ama vazgeçmem. Hayalleri uçta kurmaktan korkmamayı da öğrendim seninle. Bulutların bile üstünde hayallerim var.  Gerçek olur ya da olmaz ben hayal kurmanın hissettirdiği duyguyu seviyorum sanırım. Bir de ne yalan söyleyeyim. Neden olmasın diyorum, çoğunun gerçekleşeceğine kalpten inanıyorum. 
Senin sayende istediğim gibi dans ediyorum hayatta. İstediğim gibi müzik dinleyip, şarkı söylüyorum. Canımın istediği şeyi yapıyorum. Kalbimde kendi kurduğum salıncakta özgürce sallanıyorum. Çiçeklerin kokusunu duyabiliyorum. Gök kuşağının renklerini ayırt edebiliyorum. Hep benle kal. Hep benle kal ki kendim olabileyim. Hep benle kal ki iyi biri olabileyim. Ne istiyorsan onu yap. Hatta ağlamak istediğinde ağla. Kimseye açıklama yapmak zorunda değilsin. Gülmek kadar doğal ağlamak da. Sen istediğini yaptığın için bu kadar güzelsin. Sadece tek bir şeye dikkat et. Bu kadar yükseğe uçmanı sağlayan kanatlarını sakın ama sakın gözyaşlarınla indirme. Evet kimsenin görmediği kanatlara sahipsin ve istediğin gibi uçabilirsin, sayende ben de uçmayı öğrendim. Seni büyütmedim. Seni büyütmemeyi başardığım için kendimle gurur duyuyorum. Bugün senin de  günün. Bayramın kutlu olsun...

15.04.2020

Corona Güncesi

Bugün 'evde kal' ımızın bilmem kaçıncı günü. Düşününce sıkılmayı kendime hak görmüyorum. Dışarıda çalışmak zorunda olan bir sürü insan var, sağlık çalışanlarına, gazeteciler, polisler daha bir çok meslek grubu şuan dışarıda ve biz bizim için dışarıda olan insanların sağlığını yok sayamayız. Bu yüzden mecbur değilsek gerçekten evde kalmalıyız. 
Baya şu karantina adetlerinin hepsini uyguladım sanırım. Pasta börekten ekmek yapmaya, spora, yeni hobilere, uzaktan çalışmalara hepsine yeterince doydum. Ama bir an durunca diyorum ki hala yeterince düşünmüyoruz sanırım. Hala yeterince anın tadını çıkarmıyoruz. Başımıza gelen bu olay bile bize kıymet bildirmezse eminim ki hiçbir şey bildirmez. Farkında mısın kocaman hayallerin arasında boğuşurken nasıl da küçücük bir sarılmaya muhtaç bıraktı hayat bizi. Nasıl da özlemini çektiğimiz şeyler bir anda minicik mutluluklardan ibaret oldu. O kadar unutmuştuk ki aslında doğru yaşamayı aralıksız aldığın nefesleri bile nasıl aldığını fark etmiyorken, öyle bir noktaya getirdi ki hayat bizi durup rahat nefes alıp almadığını kontrol eder hale getirdi. Dışarıda yaptığın yürüyüşleri belki sıradan görürken şimdi iki adım atmak için yasak gelmesin diye dua eder hale getirdi. Her gün geçtiğin yolları özletti. Arkadaşlarının kıymetini gösterdi. İki muhabbet edip bol bol kahkaha attığın anları hatırlamanı sağladı. Sosyal mesafe diye bir kavramla öyle bir tokatladı ki bizi şimdi herkes kendinden çok sevdiklerini düşünür onları kendinden bile korur hale geldi. 
Oysa ne kadar hırpalamaya alışmıştık. Her şey bizimdi. Bizden güçlüsü yoktu dünya üzerinde sanki. Gördün mü bak evden kafanı uzatmaya korkar oldun şimdi. Görünmeyen bir şeyin seni bu kadar korkutması ne tuhaf değil mi? Doğru zannettiğimiz her şey yanlıştı. Şimdi doğrularıyla yer değiştirmeye başladı. Dünya bize ait değildi sadece ve onu bu kadar kirletmeye hakkımız yoktu. Sadece kendimizi düşünerek yaşayamazdık bu kadar bencil olmamalıydık. Saygı duymayı öğrenmek için illa ölmekten mi korkmak gerekirdi diye düşünüyorum. Mutlu olmak için illa önce bu kadar sarsılmamız mı gerekliydi mesela?  Dokunduğun şeylerden korkar hale geldin.  Korkmadan dokunma özgürlüğünün bu kadar önemli olduğunu hiç düşünür müydün? Maskesiz çıkamıyorsun dışarı. Bundan önce bir çiçeğin kokusunu içine çektiğin anı doyasıya yaşadın mı hiçbir şeyi düşünmeden sadece o anda kalarak.  İnsan güçlüdür evet ; ama bir o kadar da güçsüz. Çünkü özler. Yapamadığı her şeyi özler, sevdiği her şeyi özler. Bu yüzden belki de şuan tamamen bununla sınav veriyoruz. Özlemekle. 
Belki bundan sonra düşünürüz. Belki bundan sonra yaşadığımız her ana teşekkür ederiz. Her şey geçecek. Bu defa çiçekleri daha çok koklayacağız. Belki yağmurda ıslanmaktan korkmayacağız. Daha güçlü basacağız adım atarken. Yine gözlerimizi kısıp güneşe bakacağız. Yazın sıcaktan , kışın soğuktan şikayet etmeyi bırakıp. Sıcağı da soğuğu da doyasıya sevmeyi öğreneceğiz.  Yine kuşların kanat çırpışına, kelebeğin renk cümbüşüne, gökkuşağının sonsuzluğuna hayran kalacağız. Bu defa durup nefesimizi dinlemeye tüm koşturmanın içerisinde bile unutmayacağız. Çimlere korkmadan uzanıp hayaller kuracağız. Deniz kenarında oturup dalga seslerini dinleyeceğiz. Hep geçtiğimiz parktan bu defa daha coşkulu geçeceğiz. Sesimize aldırmadan şarkı söyleyip, şaşkın bakan gözlere aldırmadan dans edeceğiz. İçimizden gelen ne varsa yaşayacağız. İnsanların eleştirilerini artık umursamamayı öğreneceğiz. Doğru bildiğimiz her şeyi yapmaya daha da kararlı olacağız. Kısaca artık hayatın hakkını vererek yaşayacağız. Her şey bittiğinde ben de söz veriyorum kendime ruhumun kanatlarını hayatın rüzgarına açacağım... 

7.03.2020

8 Mart ; Bugün Düşünüp Yarın Unutmayın Diye....

Şimdi herkes kadınlardan bahsedecek, kadınların gücünden, her şeyi başarabileceklerinden, ne kadar değerli olduklarından. Bugün çiçekler uçuşacak havada, güzel sözler, övgüler. Peki yarın... Yarın yine kadın cinayetlerinden, işte kadın erkek eşitsizliğinden, kadınlara yapılan baskılardan, tacizlerden , sadece erkeklerin değil kendi hemcinslerimizin de kadın üzerinde yarattığı baskılardan, yaratılan güzellik algısı yüzünden belki kendinden mutsuz olan genç kadınlardan bahsedecek haber bültenleri... Hatta bahsetse iyi bahsetmeyecek bile, görmezden geleceğiz yine bir çok kadının çığlığını. Eğer böyle olacaksa lütfen boşa övmeyin, yüceltmiş gibi yapmayın, değer vermiş gibi gözükmeyin. 'Miş gibi'lere ihtiyacımız yok. Çünkü biz farkındayız zaten kendimizin. 
Bu yazı tüm kadınlara ama 8 Mart olduğu için değil, 8 Marttan sonra unutulacağını bildiğim için. En azından kalsın bir yerlerde istedim silinip gitmesin. Başka insanlar sana haksızlık yapabilir. Ama sen kendine yapma. Kendini fark et, keşfet, sev, lütfen gerçekten her şeyden çok kendine değer ver. Yoksa zaten ne başka şeyi sevebilirsin ne de güzelleştirebilirsin. Herkes kendine yaptığını dışarıya yansıtır. Kendine ne verirsen aynı ölçüde dışarıya da onu vereceğini unutma. 
Hayatı nasıl yaşamak istersen öyle yaşa. Bu hayat sana verildi. Yolu sen çizeceksin. Tercihler tamamen sana ait. Bu yolda sana ne iyi hissettiriyorsa öyle yürü. Lütfen seçimlerine dikkat et. Hayatını başkalarının kararlarına teslim etme. Canının istemediği bir şeye sırf başkalarını memnun etmek için evet deme. Hayır demeyi bil. Kendine ait bir sınırın olsun. En yakınların bile bazen durmayı bilmeli unutma. Sev çok sev, aşık olmak belki de bir insana yakışan en güzel duygulardan biri. Ama hayatına aldığın kişi sana destek olsun köstek değil, yapabilirsin desin yapamazsın değil, güç versin sıkıntı değil, gülümsetsin, değer versin, saygı göstersin. Sırf sevdiğini düşündüğün için kaba, saygısız, kendini üstün gören adamlara katlanma. Hayatta sana mutluluk değil acı veren hiçbir şeye katlanma. Kendin yönet kendine ait her şeyi. Tek başına bir birey olduğunu unutma mesela. Birini sevdin diye ondan ibaret olma. Sosyal medya hesabınız ortak olmayıversin mesela. Onun sevdiği şeyleri sevmek zorunda değilsin illa. Hobileriniz de farklı olabilir,takip ettiğiniz şeyler de, arkadaşlarınız da. Sen tek başına bir bireysin. Seni sen olduğun için sevdiğini unutma. Kendini bu halinle seviyorsan hiçbir şey için değişme. 
Eleştirilere kulak asma. Gülmene laf edenlere daha çok gülmeyi öğren. Ruhunda duyduğun müzikle dans etmeni kimse engelleyemez. İstediğin kadar et. Yürü dimdik senden hiçbir şey olmayacağını düşünen zihniyetleri geride bıraka bıraka yürü. Başaracağını en iyi sen biliyorsun. Sana haksızlık yapıldığını fark ettiğin an korkma.  Hak edene haddini bildirmen gerektiğini unutma. Çok üstüne gelecekler. Herkes konuşur senin hakkında. Kadınsın ya herkesin bir fikri var hayatında. Oysa en iyisini sen düşünürsün kendin hakkında. İçinden ne yapmak geliyorsa devam et o yolda. 
Geri zihniyetler hiç bir zaman bitmeyecek ama duymak istemezsen duymazsın unutma. Hepsi konuşsun sen umursama. Sen kazandıkça sesleri kesilir zamanla. Hayal kur. Bırak dalga geçsinler. Bırak eleştirsinler. Sen her gün hayal kur. Her gün biraz daha fazla çalış o hayaller için. 
Kadınsın sen yakışmaz öyle diyecekler bazen. Öyle geriler ki aynı şeyi erkek yapsa övünürler. Kıyafetlerini bile ahlak süzgecinden geçirirler. Hamileyken dışarı çıktın diye eleştirildiğin bile olur. Dedim ya erkek olmasına gerek yok gelir bazen bir hemcinsin aldığın kilolara laf eder. Ne yaşadın hiç düşünmeden, kırar mıyım diye endişelenmeden,  bir gün ben de yaşar mıyım demeden gelir haddiymiş gibi sana laf eder. Belki hastaydın , belki canın kilo almak istedi. Sebebi neyse ne zaten kime ne. Duyma bunları, görme. Sen ciddiye aldıkça çoğalırlar enerjini bunlara tüketme. Çünkü kadın erkek farketmez mesele insan olmak. İnsan olmak hepsinden zoru ve bu tür düşüncelere asla öğretemeyeceksin bunu.
Sen dünyaya yaşamaya geldin. Kendi aklınla, kendi fikrinle, kendi hayallerinle. Kimseyi memnun etmek için doğmadın. Kimseyi memnun etmek için yaşamıyorsun. Kendi hayallerini başkasının inisiyatifine bırakma. Mesleğini en iyi şekilde yapacağını unutma. Kimsenin seni başarısız hissettirmesine izin verme. Olduğun halinle o kadar güzelsin ki seni üzmelerine izin verme. Biz kadınlar tüm meslekleri yapabileceklerini gösteren,  istediklerinde başaramayacakları hiçbir şey olmadığını kanıtlayan, her alanda eli bulunan, yaşadıkları tüm haksızlıklara rağmen dünyayı güzelleştiren varlıklarız. İyiki varız. Kadınlara her alanda destek olabilen gerçek adamlara ve kendinin de bir kadın olduğunu unutmayıp hemcinsini yaralamaya çalışmak yerine yükseltmek için uğraşan tüm kadınlara teşekkürler. 

13.01.2020

Yaşamaya Kendinden Başla

Sen nasıl istersen öyle biri olacaksın. Neyi kabul edersen hayatında öyle. Baktığın zaman hayat hem çok uzun hem çok kısa. Neyi nasıl yaptığına kim olduğuna bağlı bir süre bu. Bazen bir güne bir hayat sığdırabilirsin bazen de bir ömüre bir gülücük bırakamamışsın. O yüzden geçen dakikalardan, saatlerden, akrepten yelkovandan bağımsız işler hayatın zamanı. Herkesin kendine özgüdür. Herkesin kalbine özgüdür. Düşün şimdi günler geçiyor sen ne yapıyorsun. Her günün aynı mı? Hayallerin nasıl büyüyor mu yoksa durduğu yerde hiçbir şey yapmadan sana gelmelerini mi bekliyorsun? Hayatında güneşi içine çektiğin kaç sabah var mesela. Teşekkürle gökyüzüne baktığın kaç sabah var ya da kaç gece var teşekkür ederek gözlerini yumduğun.
Tüm bunlar işte senin zamanının paylarını oluşturuyor. Zamanını nasıl kullanıyorsun. Hayatın anlarla dolu mu? Anlar derken nefes aldığını iliklerine kadar hissettiğin anlarla. Yoksa o deli koşturmacanın içine sığdırmaya çalıştığın bir kaç güzel duyguyu bile aceleye getirip ne olduğunu anlamadığın anlara mı ayırdın zamanını? Dur ve kendini dinle hayat bu değil. Duygularını geçiştirebileceğin, erteleyebileceğin ya da aceleye getirebileceğin kadar kötü olamazsın kendine karşı. Dur ve her yaşadığın anı hissetmeye çalış. Şuan hiçbir şey yapmıyorsan bile nefesi burun deliklerinden çektiğin ana odaklan şuan nefesini izle. Bir an bile ara vermeden yaptığın şeyi belki de hiç izlemedin değil mi? O kadar otomatikleştin ki bazen nefes aldığını farkında değilsin. Bak ciğerlerine dolduruyorsun havayı, aslında her an yapıyorsun ama hiç dikkat etmiyorsun,hiç şuan hissettirdiği gibi yaşamıyorsun belki nefesi bile. Oysa sen makine değil insansın. Duygularıyla, yaşadıklarınla, hatalarıyla, doğrularıyla, yanlışlarıyla, gülüşleri, gözyaşları, bazen öfkesi bazen huzuru, sakinliğiyle sen insansın ve yaşadığın her anı gerçekten yaşamalısın. Koşma yürü bazen hayatta ,ayak tabanlarını hisset, dur geçtiğin parkın tam ortasında gökyüzünü seyret, yağmur tanelerinde ıslan, kuşlara eşlik et, kelebeklere uy renklen, kendine uy dans et hayatla. Neyi yapmak istersen onu yaşa ama gerçekten yaşa. Bir tane hayat ve o hayata sığdırdığın koca hayalleri gerçekleştirebilecek tek bir sen varsın. Kendine haksızlık etme, her anının gözyaşının bile hissettirdiklerini sonuna kadar yaşa. Hayatı hissede hissede hiçbir anını atlamadan tadını çıkart yaşa. Yaşamaya önce kendinden başla... 

29.11.2019

Doğu Ekspresi; Hayallere Bir Tik



Uzun süreden beri hayalim olan Doğu Ekspresi yolculuğuna sonunda çıktık. Arkadaşlarımdan genel olarak çok soru geldiği için bu yazıyı yazmak istedim. Ben daha çok bu yolculuğun bana hissettirdikleriyle ilgili konuşmaktan hoşlanırım ama bu yazımda bunun yanında Doğu Ekspresi ile ilgili bilgi de vereceğim.

Bilet bulmak zor mu?
Bizim gittiğimiz ay kasım sonu olmasına rağmen bilet bulmak evet zordu ki bu yolculuğu daha kış aylarında düşünüyorsanız biraz hızlı ve dikkatli davranmanız gerektiğini bilmeniz gerek. Kar görmek istiyorsanız mutlaka kışın gidin; ama bana kalırsa kasım sonunda çıktığımız bu yolculuk da gayet keyifliydi, şimdi bir de kış ayında deneyimlemek istiyoruz.  Biletler yola çıkmayı düşündüğünüz tarihten bir ay öncesinde satışa çıkıyor. bilet satışları gece 12 den sonra olduğu için benim tavsiyem başında bekleyin. Açıldığında da hızlı olun. TCDD nin mobil uygulaması üzerinden biletler açılmış mı diye sürekli kontrol edebilirsiniz ama bence bilgisayar kullanarak almak daha hızlı.

Doğu Ekspresi türleri ve bilet fiyatları?
Evet bence en önemli konulardan biri bu çünkü yolculuk çok uzun ve rahat etmek keyifli bir yolculuk geçirmeniz için ilk şart gibi duruyor. Eskiden pulman, yataklı vagon, ve örtülü kuşetliler bir aradaydı. Şimdi ayrıldı. Öncelikle bunlar ne derseniz. 
Pulman; Normal koltuklar açıkçası bu tür vagonda yolculuk zor. Size ait bir alan yok. Otobüs yolculuğu gibi düşünebilirsiniz. 
Bizim için önemli olanlar örtülü kuşetli ve yataklı vagonlar.
Örtülü kuşetli; 4 kişilik kompartımanlardan oluşuyor. Koltuklar yatak olabiliyor. Böylelikle yukarıdaki iki yatakla toplam da 4 yatak oluyor. Alan çok geniş değil. Masa da küçük. Bu durumda bence buradaki 4 bileti alarak 2 kişi yolculuk yapmanız en mantıklısı. Doğu ekspresiyle ilgili biraz araştırma yaparsanız zaten herkesin aynı öneride bulunduğunu göreceksiniz. Nevresimleri yolculuk başlayınca istiyorsunuz temiz bir şekilde poşetli geliyor. Yatağınızı siz hazırlıyorsunuz.Buzdolabı yok. Lavabo yok. 1 adet priz var. Isıyı kendiniz ayarlayabiliyorsunuz. 
Yataklı vagonlar; İki adet yataktan oluşuyor. Alttaki yatak iki kişilik koltuk, yatırınca yatak oluyor. Yani bu kompartıman iki kişilik. Yataklar nevresimleri hazırlanmış şekilde sizi bekliyor. İçeride büyük bir masa var. Buzdolabı var. Lavabo var. Askı var. 2 adet priz var. Isıyı kendiniz ayarlayabiliyorsunuz. Yolculuk başladığında size anahtarınızı veriyorlar. Hem içeriden hem dışarıdan kilitleyebiliyorsunuz. Bana göre örtülü kuşetliye göre çok daha konforlu. 
Tuvaletler her iki türde de vagonunda başında ve sonunda olmak üzere iki tane ve kadın erkek karışık.
Dediğim gibi önceden bunların hepsi tek trendeydi. Artık ayrı ayrı. Örtülü kuşetli, pulman ve yemek vagonundan oluşan normal Doğu ekspresi ve sadece yataklı vagonlar ve yemek yagonundan oluşan Turistik Doğu Ekspresi. Ücretlerine gelirsek de; Örtülü kuşetli kişi başı tam ücret 77,5 TL ,yataklı vagonlar tek kişi 480 gözüküyor sitede iki kişilik 600 TL ye alıyorsunuz.

Doğu Ekspresi ve Turistik Doğu Ekspresi
İkisi arasındaki vagon, yatak ve benzeri farklar dışında. Doğu ekspresi sadece yolcu almak için duruyor. Yani farklı şehirlerde inip gezemiyorsunuz. Turistik Doğu Ekspresi ise giderken farklı, dönerken farklı şehirlerde duruyor. Yaklaşık 3'er saatlik molalar veriyor. (Saatlerine TCDD İnterenet sayfasından bakabilirsiniz). İnip gezebilirsiniz. Zaten kapınızı kilitleyip çıkacağınız için eşyalarınızı düşünmenize de gerek kalmıyor. Rahat rahat gezebiliyorsunuz.



Yanınıza ne almalısınız?
Öncelikle doğu ekspresi klasiği olan led ışıklarımızı süsleme malzemelerimizi tabi ki unutmuyoruz. Bunlar dışında biz bolca kahvaltılık, atıştırmalık, içecek, ıslak mendil, peçete vb. aldık. Ankara tren garında alışverişimizi yapıp öylece direk trene bindik. Nevresimler dediğim gibi temiz ama yastık kılıfınızı kendiniz götürebilirsiniz ben götürdüm, ayrıca iki küçük tv battaniyesini de yanımda götürdüm. Normal olanda pike , Turistik olanda kalın battaniye verilmişti. Yanınıza bir şeyler indirerek bilgisayarınızı da almanızı tavsiye ederim, çünkü çoğunlukla internet çekmiyor.


Peki ne hissettim?
Yolculuğun başından sonuna kadar çok mutluydum. Zaten uzun süredir hayal ettiğim için her anının tadını çıkarmaya çalıştım.  Yol boyu huzurluydum. Uzun zaman ilk defa böylesine dinlendiğimi ve hiçbir şey düşünmediğimi farkettim. Kuş gibiydim diyebilirim.Yolculuk yorucu muydu derseniz? Belki her yolculuk yorucudur ama biz bunda dinlenmemiş, yorulmuş hissini hiç yaşamadık çünkü çok rahattık.  Bu yolculuğun bence en önemli ayrıntısı yola kiminle çıktığınız. Ben yola ruh ikizimle çıktım ve onla olduğum her an eğlendiğim gibi bu yolculukta da bol bol eğlendik. Bol bol güldük. Müthiş anılar biriktirdik. Birlikte yeni hisler, yeni yollar, yeni deneyimler keşfettik. Yol hangi yol olursa olsun size huzur, mutluluk, enerji verenlerle çıktığınız zaman gözlerinizin içi parlar, ruhunuz uçar.  Bu yüzden siz de buna dikkat edin. Bir kez daha bir de buradan gittiğim ve seçtiğim tüm yollarda yanımda olan ruh ikizime teşekkür etmek istiyorum. Daha nice yollara...

Yazmadığım aklınıza takılan her şey için bana yazabilir veya yorum bırakabilirsiniz. Umarım gönlü bu yolda olanların hepsi bu deneyimi en güzel haliyle yaşar...

25.09.2019

Sorunlar mı büyük, biz mi?

Hayat adil bir yer mi bu soruya herkesin cevabı çok farklıdır eminim. Çünkü yaşadıklarımız farklı, sorunlarımız farklı, görüşlerimiz farklı, problemleri çözme şeklimiz onlarla mücadelemiz çok farklı aslında tamamını toplasak bakış açımız farklı.
Bakış açısı bir çok şeyin belirleyicisi. Aynı durumlara farklı tepkiler vermemizin en büyük nedenlerinden biri. Bu yüzden bakış açımızı değiştirmek tepkilerimizi hayatımızı  değiştirebilir.
Sorunlar herkesin hayatında var. Problemsiz bir hayatın olduğunu düşünmek asıl beni korkutuyor. Düşünsene hiç bir problemin yok. Başta çok güzel gelebilir ama zamanla anlarsın bu seni amaçsızlaştırır. Hayata karşı kondisypnun tam olmalı ki bir sorunla karşılaştığında üstesinden gelebil. Yoksa en küçük problemde yıkılırsın. Hayatında hiç problem olmayan biri zamanla mücadele etme gücünü kaybeder. Oysa hayat senden hep mücadele etmeni bekler.
Kiminin mücadeleleri başkasına problem gibi gözükürken, kiminin hayali olabilir. Biri sabah erken kalktığında, çok çalıştığından şikayet ederken, diğeri bir işe sahip olmanın hayalini kurabilir mesela. Bu yüzden fazla şikayet yerine, her anımıza teşekkür edebilsek işler biraz daha kolaylaşacak gibi. En çok atmadığımız nokta da bu ya zaten, en kolay adım, teşekkür etmek. İşte tam da bu nokta da yukarıda anlattığım bakış açısı devreye giriyor.
Aslında yaşadıklarımızın sorun olup olmadığını ya da ne kadar büyük sorunlar olduğunu sizin bakış açınız belirliyor. Bugün yaşadığım bir olayı paylaşıyorum hemen. Mutlaka aranızda böcek korkusu olan vardır. Bugün odada kocaman bir böcek gördüm evet evet kocaman tahmin edemezsiniz. Çığlık çığlığa bağırırken nereye gittiğini de görmedim. Delirebilirdim. Her an her yerde olabilirdi ve o oradayken ben orda olmamalıydım. O sıra evdekiler bana delirmiş gibi bakıyorlardı. Çünkü onlara göre 'küçücük' bir şeydi ve ben abartıyordum. Evet bazen insanlar sizin sorunlarınıza verdiğiniz tepkilere abarttığınızı düşünerek delirmişsiniz gibi davranabilir. Çünkü size göre kocaman olan problemler onlara göre küçücüktür.
Doğrusuna gelince aslında doğru, sakin düşündüğümüz müddetçe tüm sorunlar yavaş yavaş gözümüze küçük ve çözülebilir gözükmeye başlar. Yani gördüğüm böcek gerçekte benden kat kat küçüktü, ama beniö gözümde beni yiyebilecek güçteydi. Mesele de bu zaten nasıl gördüğümüz. Çünkü nasıl görürsek öyle çözeriz. Nasıl görürsek öyle devam ederiz hayata.
Kısaca sorunlar mı büyük biz mi? Korkmadığımız sürece biz. Şimdi minik böcekler yüzünden tek güvende hissettiğiniz yer olan koltuğun tepesinden aşağıda inip, yere güçlüce basın. Emin olun size bir şey yapamayacak. Zaten koltuk tepeleri hiç bir zaman çözüm olmaz. Çünkü oraya da çıkabiliyorlar. En iyisi sorunları sakince ve nazikçe hayatınızdan göndermek...

29.07.2019

Düşlersin ve Yaşarsın

Düşünüyoruz. Hepimiz bazen farkında olarak bazen ise farkında bile olmadan sürekli  şeyler düşünüyoruz. Hatta bazen uykuda bile düşünüyoruz. Öyle ki gün geliyor düşündüklerimiz başımıza geliyor. Çünkü kural bu. Düşlersin ve yaşarsın. 
Biz çok güçlü ve eşsiz yaratılmış canlılarız. Her birimiz de birbirimizden farklıyız. Düşüncelerimiz, isteklerimiz, hayallerimiz birbirinden çok farklı. Bu yüzden birbirinden çok farklı hayatlar sürebiliyoruz. Peki sen hayatının nasıl sürmesini isterdin? Madem ki gün geliyor düşündüklerimiz başımıza geliyorsa ; sen başına nelerin gelmesini isterdin?
Herkes hayatında iyi şeyler olsun ister. Herkes hayatıyla ilgili muhteşem planlar yapabilir. Herkesin hayalleri var, ben asla hayal kurmam diyenin bile emin ol hayalleri var. Çünkü hayallerimiz kadar hayattayız. Kim kendiyle ilgili kötü düşünür ki? Kim düşüncelerinde başına kötü şeylerin gelmesini kurgular? Kimin hayali acı çekmek olabilir mesela, kimin hayali başarısızlık olabilir?
Hepimizin hayalleri muhteşem. Hepimizin hayalleri güneş açıyor. Hepimiz bulutların üstünde olmak istiyoruz. Hepimizin hayallerinde çiçeklerle bezeli bir hayat var. Hiçbirimiz kara kışı hayal etmiyoruz. Hepimiz çiçek açıyoruz hayallerimizde , hiçbirimiz yaprak dökmüyoruz. 
Madem düşünceler, hayaller hayatımız olabilecek kadar güçlü bir etkiye sahip neden bu kadar bu kadar olumsuzluk hayatımıza girebiliyor? Hani düşündüklerimizi yaşıyorduk. Ee hani çiçekler, pamuk gibi bulutlar, kuş sesleri... Neden hayatımızda fırtınalar, kara bulutlar olabiliyor? Hayaliniz kurmuyoruz ki bunların biz, bunlar nereden çıkıyor? Senden.
Hayatınla ilgili bir çok sorunun cevabı sensin. Çünkü yönetici sensin. Evet düşüncelerimizi yaşarız. Peki kendi hayatında çiçek düşlerken, hiç aklından başkasının hayatında da çiçekler olsa diye geçirdin mi? Ne yazık ki dünyaya ilk geldiğimiz halimizdeki kadar doğal değiliz. Gün geçtikçe değişiyoruz. Değiştikçe bencilleşiyoruz. Hepimiz sadece kendi hayatlarımızın derdine düşüyoruz. Sadece kendi hayatlarımız için hayaller kuruyor, sadece kendimiz için dilekler diliyoruz. Keşke bu kadarla kalsak ama insanız bazen aklımızdan da kalbimizden de kötü şeyleri atamıyoruz. Ve düşünceler hayatımız oluyor. 
Başkası için ve kendin için ne düşlersen, ne dilersen, kendine çekersin. Başkası için kötü düşünürsen , kendin için ne kadar bulutlar üstü hayaller kursan da o kötülük döner dolaşır senin yeryüzüne en sert şekilde çakılmanı sağlar. Sen düşüncelerinden ibaretsin doğru ama sadece kendinle ilgili değil, bu dünya üzerindeki her şeyle ilgili düşüncelerinden sorumlusun.
Kendine güneşi düşlerken başkasına yağmur yağsın istersen sende gün gelir şimşekler çakar. Sen istedin diye kimsenin hayatında kötülük olmaz. Sen sadece kendi hayatını etkileyebilirsin. Kendinle ve diğer her şeyle ilgili düşüncelerin sadece kendi hayatını etkiler. 
Evet çok güçlüyüz dedim. Ama kendi hayatımız çapında çok güçlüyüz. Bu bir düzen ve bence muhteşem bir akış. Bu hayatın bize 'Birine ne dilersen başına gelir ona göre davran.' deme şekli. Ders çıkarmamız gereken bir düzen. Bu yüzden kendi hayatın için bile olsa bu düzene uy. Kendin için ne dilersen başkaları için dilemeyi, kendi hayatından istemediğin şeyi başkaları için bir an bile kalbinden geçirmemeyi öğren. Kalbinde, düşüncelerinde ne varsa o gelecek başına.  Umarım her birimiz özümüze dönüp herkes için güneşi dilemeyi hatırlarız...

8.07.2019

Doğa Gibi Ol


Bırak kendini hayatın içine. Akışa uy. İsyan etme. Bazen bırak direnme. Yorma kendini. Sorgulamadan yargılamadan eleştirmeden olabildiğince kendin olarak en özgür en doğal en güzel halinle yasa gitsin anı. Bazen düşünme bile hatta. Kokla dinle duy hisset. Emin ol hayat hissettiklerinden fazlası değil. Hissettiklerinin toplamı. Bu yüzden özünden kopmadan duygularını saklamadan ak hayatin içinde. Kavga etmeden çabalarken kendini bitirmeden hayat ne yine akarsa tersine hareket etmeden bazen öylece bırak kendini. O seni işlesin değiştirsin güzelleştirelim. Yaşadıkça hissettikçe daha da güzelsin. Kendin olmaktan vazgeçme. İçinden nasıl geçerse. Sen nasıl iyi hissedersen ve nasıl mutluysan öyle ol. Öyle davran. Başkası olmaya değil tam tersi her türlü hep kendine dönmeye çalış. Sen kendinden güzelsin. Sen teksin. Hepimiz birbirimizden o kadar farklıyız ki. Herkesten farklı olan tüm özelliklerine sev kendini. Olabildiğince gülümse kendine. Her gün hayata seni sen yaptığı için teşekkür et.
Hayat doğa gibi olmamızı bekler. Doğa kadar saf, temiz, berrak, açık. Doğadaki her ayrıntı hayatın kurallarının resmedilmiş halidir. Sanki ulaşılmazmış gibi görülen dağların arasından akan şelale... Hepimiz içimizde bu şelale gibi ne güzellikler barındırıyoruz bir düşün. Ulaşılmaz sanma. Ulaşılır. Kendini dinle kendini anla. İçindeki şelalenin şırıltısını duy. Kuşları dinle. Hayatin en güzel şarkılarından biri onların sesi. Çiçeklerin kokularını içine çek. Çektikçe içinde açan çiçekleri düşün. Aslında ne çok çiçek var içinde belki her gün suladığın belki çoktan sulamaktan vazgeçip kuruttuğun. Kelebeklere bak. Rengarenkler. Olmamız gerektiği gibi. Ne olursa olsun kendini hayatın renklerinden mahrum bırakma...
Gökyüzünün maviliğine bak. Arada çıkan bulutlara. O bulutları benzettiğin şekilleri düşün. Bir bulut mu geçti güneşin önüne. Aldırma. Güneş hep yerinde. Sen yeter ki bakmaktan vazgeçme. Hayat inse de çıkar. İnmezse de çıktığını anlamazsın zaten. Bırak arada dalgalansın da güneşin kıymetini bil. Güneş... nasıl parlak ve ısıtıcı değil mi. Sahi bir çocuğun gülümsemesi. Birine gözlerinin içine kadar gülerek günaydın demek bir köpeğin başını okşamak bunun gibi bir çok küçük büyük şey kalbini o güneş gibi parlatır mı? Parlatsın. Sen insansın. Bunları unutursan, bunlar kalbini ısıtmazsa ne kalır ki senden.
Hayat belirsiz. Ne zaman ne olacağını bilemeyiz. O yüzden her an her şeyi çok yapmalıyız. Çok yaşamalı. Çok hissetmeli. Çok sevmeli. Çok teşekkür etmeliyiz. Her anı deneyim saymalı hepsinden bir şey alarak yola devam etmeliyiz. Hayatta karıncalar kadar çok emek vermeli. Uğur böcekleri kadar umut verici olmalı. Kuşlar kadar özgür, onların ötüşleri kadar coşkulu, ağaç kökleri kadar sağlam. Güneş kadar parlak olmalıyız. Kendin olursan hepsi mümkün...

24.04.2019

Özüne Dön

Bugün düşüncelerden bahsetmeyeceğim. Bugün doğadan örnek alınması gerektiğinden, bugün her anın ders olduğundan bahsetmeyeceğim. Bugünkü konumuz bunların çok dışında. 
Bugünkü konumuz sen, ben, herkes... 
Hiç düşündün mü neden varsın ve neden çabalıyorsun? Gerçek amacın ne? Hayatı çözmeye başladın mı? Onun senden neler beklediğini anlıyor musun? Neden çalışıyorsun? Bunların cevapları çoğu zaman hayatını kurmak, hayallerini gerçekleştirmek, istediklerini almak, onlara ulaşmak belki. Peki o zaman seni bu dünyada diğerlerinden ayıran ne? Hani insanız ya hepimiz birbirimizden farklıyız. Neden o zaman amaçların aynı? Bu dünyaya gerçekten 'sadece' bunlar için geldiğimize inanıyor musun? 
Şimdi düşün. Çok sevdiğin,yediğinde seni çok iyi hissettirecek, mutlu  edecek bir şeyi yemek için tüm servetini vermen gerekiyor. Verir misin? Düşün. Tükenecek bir şey. Yarına kalmayacak bir şey. Tabii ki vermezsin. Daha akılcı davranmaya çalışırsın. Daha kalıcı şeylere servetini harcarsın. Peki bizim en değerli servetimiz ne? Hayat, hayatımız, zamanımız... Bu servetleri sadece tükenecek şeylerin peşinde koşarak harcama. 
Bu dünyaya dokunmaya geldin. Birilerine dokunmaya. Dünyaya dokunmaya.Tüm ömrünü sadece dünyada bırakacak olduklarını almak için harcayacak kadar basit bir canlı değilsin. Senin doğan bu değil. Sen değiştirmek için varsın. Güzelleştirmek. Değer katmak için. Bu dünyadaki amacın sadece dünya üzerinde bırakacağın şeyler olursa, gittikten sonra sende silinirsin. Her şey bir gün tükenir. Ama yüzünü güldürdüğün bir çocuk , belki iyileşmesinde küçücük katkının olduğu biri, belki okuması için minicik yardımının bir öğrenci bunun gibi bir sürü örnek var, gücün neye yeterse seni bu dünyada kalıcı yapar.  Zaten derdin kalıcı olmak olmasın. Derdin kalplere dokunmak olsun. Derdin hayata katkıda bulunmak olsun. 
Ne kadar tuhaflaştık. Birilerine yardım edenleri görünce , 'Neden? ' diyenler var. 'Onun yerine kendine şunu yapsaydın. Sen önce bir şöyle şöyle yap sonra başkaları için uğraşırsın.' diyenler, birilerine dokunmak istemene şaşıranlar var.  Olması gerekeni yapınca şaşırılması beni şaşırtıyor. Başkalarının mutlu olduğunu görünce içten içe üzülen, kıskanan insanların varlığı beni üzüyor. Tek rakibimiz kendimiz olması gerekirken, daha kendi sınırlarımızı bile doğru düzgün aşamazken, başkalarıyla kendimizden geçercesine yarışmayı benim kafam almıyor. 
Biz bu değiliz. Özümüz bu değil. Başkalarının mutluluğuyla mutlu olmayı, başkasının üzüntüsüyle üzülmeyi, yardıma ihtiyacı olana karşılık beklemeden yardım etmeyi, birileri için onlardan karşılık beklemeden de bir şeyler yapabilmeyi unutacak kadar özümüzden nasıl vazgeçtik?
Biz borçluyuz. Bu hayatta nefes aldığımız kadar hayata borçluyuz. Kimse boşa nefes tüketmeye gelmedi. Kimse günlerini öylesine harcamaya gelmedi. Görün. Fark edin. Biz bu değiliz. Biz insanız. Hiç bir canlıda olmayan özellikler var bizde. Bunlar bize öylesine verilmedi. Kullanmak zorundasın. 
Kendin için sağlık dilerken başkaları için dilemeyi unutamazsın. Kendin mutlu olmak isterken önce başkalarının mutluluğunu istiyor olmalısın. Kendine üzülürken başkalarının üzüntüsünü yok sayamazsın. Sadece sen yoksun ve paylaşmak zorundasın. Kalbini, sevgini, hislerini, sahip olduklarını, sevinçleri, üzüntüleri, dileklerini bile paylaşmak zorundasın. Paylaşmazsan azalırsın. Paylaşmazsan yok olursun. Bu bir döngü anladığında çok geç olmasın. 
Bu dünyada her anın tadını çıkaracaksın. Çünkü bir kere var o an. Bir daha geri gelmeyecek. En güzel şekilde eğleneceksin, canın ne istiyorsa onu yapacaksın,  gülmek istediğin kadar güleceksin, yaşamının tadını çıkaracaksın. Ama amacın sadece bunlar olmayacak. Yaşadığın her an, sahip olduğun her şey bu dünyadaki motivasyonun için bir araç. Yaşamını güzelleştiren şeyler. Araçlarına kapılıp, amaçlarını unutma.
Mesele kazandıkların, mesele tükettiklerin değil. Onlarla neler yaptığın. Unutma! Birilerinin gözlerinde yarattığın ışıkla tüm yüreğin aydınlanıyorsa, aldığın nefesin karşılığını vermişsindir.  

7.04.2019

Yaşam Kuralı: Değer Kat

Dünyaya her birimiz bir şey için geldik. Belki şuan bazıları hayat amacını buldu bazıları hala arıyor. Ama hiç birimiz bu dünya için tesadüf değiliz. Belki farkındasın belki değilsin ama bir görevin var. Bu dünya üzerinde bir amacın bir hayalin olmak zorunda. Yoksa hayatının bir manası olmaz ve ne yaparsan yap asla bencil olmadan tüm insanlar için uğraşmak zorundasın. Hayata bir değer katmak zorundasın, hayata dokunmak zorundasın. Kattığın değer çok büyük de olabilir kimsenin fark etmeyeceği kadar küçük de. Bunun hiçbir anlamı yok. Çünkü hayat kattığın değerin büyüklüğü küçüklüğüyle değil, senin değer katmak için kalbinden geçen niyetle, çabayla, istekle ilgilenir.
Sen neden burada olduğunu sordun mu hiç kendine? Hayattaki amacın ne? Kimsin? Ne olmak istiyorsun? Her gün bir ton koşuşturmanın içinde nefes alıp, bir an durup, gerçekten istediğim ne diye sordun mu? Sormadıysan sor. Kalbine sor. Gerçekten hayata ait hissediyor musun kendini? Hayatta olman gereken noktada mısın? Hayalin, amacın, tutunduğun her ne ise ona doğru mu yürüyorsun? Yoksa başka yollarda mısın? En önemlisi mutlu musun? Mutlu değilsen olman gereken noktada değilsindir. Gerçekten hissetmiyorsan bulunduğun noktaya ait değilsindir. 
Hayatta sapabileceğin bir çok yol var. Kafa karıştırıcı bir çok yol. Hayat zorlayıcı bir yer ve sen zorlandıkça amacını, hayalini unutup daha kolay, daha kısa gelen yola sapmak isteyeceksin. Yoruldukça durmak isteyeceksin. Unutma en zor yol seninki olabilir; ama sen ulaşmak istediğin noktadan vazgeçmeyip ilerledikçe o yol dışındaki tüm yollar yavaş yavaş yok olmaya başlar. Sen o yolda yürürken hayat seni sınar. Ne olursa olsun kalbin her zaman temiz kalmak zorunda. Hayat her şeyin hesabını o kadar güzel yapar ki. Sen sadece yürü. Kalbindeki güneşi kaybetme. O ne kadar sıcaksa ne kadar parlaksa o kadar doğru yoldasın unutma. Kalbin senin pusulan. Herhangi bir bencillik, herhangi bir kötü düşünce kalbindeki güneşi söndürmeye başlayacak ve yavaş yavaş buna alıştıkça pusulandan sapacaksın. Sen kalbini hep masum, hep temiz tutmak zorundasın.
Ne kadar zorluk olursa olsun kendinden vazgeçemezsin. Hayallerin, amaçların senin en önemli parçan. Bunlardan uzaklaşmak kendinden uzaklaşmaktır. Bunlardan uzaklaşmak hayattan uzaklaşmaktır. Mutlu olmak istiyorsan vazgeçmemek zorundasın. Ne kadar zor olursa olsun uğraşmak zorundasın. 
Hayat eğer anlamasını bilirsen çok basit. Kırma, yıpratma, tüketme. Hoşgörülü ol. Bazen gülümseyip geçmeyi bil. Birilerinin üstüne çıkmaya çalışma, kimse senin kendini kanıtlaman için basamak değil unutma. Kalbini koru. Tüm kötü hislerden koru. İyi ol. İyi biri ol. Olabildiğinin en iyisi ol.  Ama rekabeti savaşa çevirme. Unutma bu hayattaki en büyük rakibin sensin. Bu hayatta kendini bir yola devam ettirecek de o yoldan geri çevirecek de sadece sensin. Vazgeçme, devam et. Unutma güç sende. O gücün sende olduğunu fark ettiğin andan itibaren zaten seni hiçbir şey durduramaz.Tüm bunların arasında kendini hep hatırla. Üzülmene, kırılmana, tükenmene izin verme. Unutma sen varsan hayat var. Kendini asla yok etme. 
Bu hayat senden değer katmanı bekliyor. Kendin için, her şey için. Senden boyundan büyük şeyleri beklemiyor. Bazen bir gülümseme bir insana katabileceğin en önemli değer olabilir. Dünya üzerinde o sıcaklığı arayan kaç insan vardır bir düşün. Hayatı kocaman meyve bahçesi, kendini de onun içerisindeki bir ağaç gibi düşün. Şartlar ne olursa olsun sen hep en güzel meyveleri vermek için uğraşmalısın. Dünya üzerindeki tüm meyvelerin güzelliğinden sen sorumlu değilsin, ama kendi dallarındaki meyvelerden sen sorumlusun. Bunu unutmadan o bahçeden de kopmadan, amacın olan meyvelerden vazgeçmeden yürürsen hayat tüm kattığın değerlerin karşılığını verir. 

8.03.2019

Biz kadınız. Gücünün Farkında Olan Kadınlar.

Biz kadınız. 
Bildiğiniz kadın. Başka tabire ihtiyacımız yok. Kadın derken utanıp sıkılmayın. Kadını kibarlaştırmaya çalışmayın. Asıl buna tahammülümüz yok. Biz bildiğiniz kadınız. Başka kelimeler aramayın.
Biz kadınız. Hani şu her yerde olanlardan. Tüm engellere, ön yargılara rağmen her girdiği işi en güzel başaranlardan. Kimimiz mühendis, kimimiz doktor, kimimiz şoför, kimimiz öğretmen aklına gelebilecek her meslekten varız biz. Alış bize. Her şeyi başarabiliriz. Yeter ki isteyelim. 
Biz kadınız.
Bildiğiniz kadın. Yönlendirilmeye, yönetilmeye ihtiyacımız yok. Akılsa en güzeli bizde sen rahat ol. Nasıl davranacağımızı, nasıl giyineceğimizi, nereye saat kaçta gidip geleceğimizi en iyi biz biliriz. Biz düşünebiliyoruz farkında olmayan bazı beyinlere hatırlatmak isteriz. 
Biz kadınız.
Bildiğiniz kadın. Çalışan, okuyan, uğraşan, çabalayan. Her insanla aynı haklara sahip olan. Kendi hayalleri olan. Bize kendi hayallerinizi dayatamazsınız. Bizim hayatımızı kendi isteğinize göre kurgulayamazsınız. Hayat bizim, biz nasıl istersek öyle akacak kabullenin. 
Biz kadınız. 
Bildiğiniz kadın. Güzel olan her şeyi severiz. Çiçekleri, renkleri, hayal kurmayı, dans etmeyi, şarkı söylemeyi, gülmeyi, bize iyi gelen her şeyi severiz. Bazen hayatımıza giren birini severiz. Ama öyle dediğim dedik olanları değil. Saygı duymayı bileni, güzel sevmeyi bileni, dinlemeyi, konuşmayı, anlamayı tercih edeni. Boş cüsselerine güvenip hayatlarımızın iplerini ellerine almaya çalışanları değil. Hayatı yaşarken ipler elimizden kaçmasın diye yardım edenleri severiz. Bağırıp çığıranları değil de destek olanları, düştük mü kaldıranları severiz. Bizi o kıt beyinleriyle eksik sananları değil, başarılarımızla gurur duyanları severiz. 
Biz kadınız.
Bildiğiniz kadın. Biz sizin üzerimizden ahlak gösterişleri atabileceğiniz bir şey değiliz. İnsan en çok neyin yokluğunu çekerse ondan bahsedermiş ya hani. Acaba bundan mıdır bazılarınızın üzerimizden bu ahlaklı bu ahlaksız ayrımcılığı yapması bunu da merak etmiyor değiliz. Düşüncelerimizi, azmimizi, kalbimizi anlamaya çalışmak yerine, kıyafetlerimizi eleştirmekle meşgul oldunuz mesela. Ama haklısınız. Buna sebep biziz. Mesela o şortu giymesek bunlar olmazdı. Özür dileriz, suçlu biziz.(!)
Biz kadınız.
Bildiğiniz kadın. Biz içimizden ne geçiyorsa onu yaparız. Bizi eleştirmeyin. Bizi biz olmaktan çıkarmaya çalışmayın. İçimizden geldiği gibi konuştuğumuz için, güldüğümüz için, sevdiğimiz için biz biziz. Biz bizken güzeliz. 
Biz kadınız. 
Bildiğiniz kadın. İçimizdeki gücün, ruhun, kalbin ve sevginin fazlasıyla farkında olan. Biz kadınız. Dış görünüşüne göre yargılanan ama asla pes etmeyen. Biz kadınız başarılı olacağımıza hiç inanmayan insanlara inat her yerde başaran. Biz kadınız yapamazsın diyenlere inat en güzelini yapan. Biz kadınız. Hayal kuran, gerçekleştiren, yaşayan. Biz kadınız. Biz varız. Her türlü düşünceye inat daha da güçlenerek var olmaya devam edeceğiz. Biz kadınız. Kadın diyemeyenlere inat kadınız...

24.01.2019

Mutluluğa Götüren Kurallar

Hayat kurallardan oluşur. Bu kuralları yaşadığımız tecrübeler sonucu anlamaya ve uygulamaya başlarız. Uygularsak hayatımız düzene girer. Uygulamazsak her gün şikayet etmeye mutsuz olmaya başlarız. Ama kendi hayatımızdaki her şeyin sorumlusu biziz. Yaşadığımız bazı olaylar için kader deyip başkalarını suçlayıp kenara çekilemeyiz. Bu kendi hayatından vazgeçmek demektir. Bu kendi hayatın için çabalamamak demektir. Mutlu olmak, hayallerini gerçeğe dönüştürmek istiyorsan bazı kurallara dikkat etmen gerekir.
Öncelikle her şeyin başının sevgi olduğunu unutma. Kendini sevmelisin, hayatı sevmelisin, sevmediğin bir şey için çaba gösteremezsin. Sevmediğin bir şeyi asla kendi hayatına alamazsın. Sevmek seni iyi yapar. Sevmek kalbini temizler. Sevgi bu hayatın en temel kuralıdır. Sevmek en güçlü duygudur.
Kıskanma. Hiç kimsenin mutluluğunu, başarısını kıskanma. Kendi hayatında olmayan şeyleri başkasında gördüğünde kötü kalple bakma. İyi bakmayan bir kalp nasıl iyi bir hayat yaşayabilir ki? Kendi hayatındaki başarıyı da mutluluğu da ancak sen yaratırsın. Başkasının başarısız olması senin başarılı olmanı sağlamayacak, başkasının mutsuz olması sana mutluluk getirmeyecek. Bu hayatta herkes kendi emeğinin sonucunu yaşar. 
Saygı duymayı bil. Hepimiz birbirimizden farklı duygu ve düşüncelere sahibiz. Hepimiz aynı olmak zorunda değiliz. Farklı olduğumuz için güzeliz. Kimse senin gibi düşünmek, kimse senin gibi yaşamak, kimse senin gibi davranmak zorunda değil. 
Kimseye kendini kanıtlamaya çalışma. Sen olduğun gibi ol. Herkes senin nasıl biri olduğunu bilmek zorunda değil. Herkes senin iyiliğini, başarını, hayatını veya farklı bir özelliğini bilip sürekli takdir etmek zorunda değil. Her konuda iyi olamazsın. İyi olduğunda bile bunu kanıtlamak zorunda değilsin. Hayatını başkalarının yorumları üzerine kurma. Hayatını başkalarının gözünden yönetme. Kendi hayatını kendi kalbinden yönet. En doğru kararları kalbinin verdiğini unutma. Başkalarının takdirini almak için kendini yıpratma.
Herkesin seni sevmesini bekleme. Böyle bir şey yok. Herkes sana saygı duymak zorunda ;ama herkes seni sevmek zorunda değil. Herkesle yakın olamazsın. Tam tersi belli bir sınıra sahip olmalısın. Hayatına herkesi aynı derecede alamazsın. Herkesin seni sevdiğini düşünüyorsan asıl o noktada durup bir bakmak zorundasın. Bu asla gerçek olamaz. Hayatını böyle boş bir çabayla geçirme. Bu hayal kırıklığından başka bir şey yaratmaz. 
Pes etme. Emek vermediğin hiç bir şeye sahip olamazsın.Hayatın seni çok zorladığı anlarda emek vermeye devam etmek zorundasın. Duramazsın. Yıkılamazsın. Yaparsan kendi hayallerini yaşayamazsın.
Hayatta kimseden bir şey bekleme. Ancak sen yapabilirsin. Kendi hayatın için ancak sen en çok çabayı gösterebilirsin. Bir noktaya seni getirecek tek kişi sensin. Bu hayattaki en büyük torpili ancak sen kendine yapabilirsin. Kendi hayatının torpili sensin. Emek vermeden sahip olduğun hiçbir şey sonsuza dek senin kalmayacak unutma.Öyle ya da böyle kaybedersin ya da sahip olsan bile o şey senin mutlu etmemeye başlar.  Sadece emek verdiklerin daima hayatında kalacak.
Hayatında çiçekler açsın istiyorsan kalbine iyilik ek. Kalbini hep iyiliğe aç, temiz tut. Kimse için kötülük geçirme. Kalbinden geçen kötülük sana dönecek unutma. Bir şey dilerken herkes için iyisini dile. Bencil olma. Sadece kendini düşünme. Kızdığın birine beddua etme, kötülüğünü sakın dileme. Kendi hayatını çürütürsün böyle.  Hayat döngüden ibaret herkes kalbinden geçeni yaşar. Sen hayata bırak. Hayat herkese hak ettiğini verir. Sen sadece iyi ol. 

31.12.2018

2019 Senin Olsun İstiyorsan

Yeni yıl geldi. Tam da zamanı değişmenin, isteklerin için adım atmanın. Çünkü böyleyiz biz yeni bir şey olması gerekli ki motive olalım o zaman haydi başlasın. 
Kendine liste yap mutlaka ama o listede uçuk şeyler olmasın, vazgeçme o listeden uy mutlaka.
2018 nasıldı bir değerlendir önce. Neyi sevmedin mesela 2018'de. Üzdü mü seni, kırdı mı? İyi gelmedi mi yoksa 2018 ya da çok mu mutlu etti, senin yılın mıydı? Hepsini düşün tart ve sonra mutlu olduklarını tut geri kalanları at çünkü bitti.
2019 geldi söz ver önce kendine. Bu yıl her zamankinden daha da değer vereceksin kendine. Bu hayatta sahip olduğun her şeyin temeli sensin. Sen olmasaydın hiçbiri olmazdı, olsa da böyle olmazdı. öyleyse en büyük teşekkür de değer de sana gelsin. 
Kendini sev. Yoksa yaptığın listeler, koyduğun hedefler, kurduğun hayaller boşa. Önce kendin . Kendini sevmeyen başka hiçbir şeyi sevemez. Mutlu olamaz. Oysa her şeyin başı sevgidir. Kazanılan her şey sevginin ürünüdür. Emek sadece sevgiyle verilir. Hayaller sevgiyle gerçekleşir. Su verdiğin çiçek bile sevgiyle büyür. Sevgi olmadan insan bir hiçtir. Sevgi olmazsa sadece nefes alırsın, yaşamak bu değil kendine haksızlık etme. Önce kendini sev listenin başı bu madde.
Olmayan şeyler için ah vah etme. Olmadıysa olmadı. Olmadı, neden olmadı deme. Çözüm üret. Başka yollar dene.Gerçekten istediğin bir şey mutlaka sana gelir. Bugün olmaz yarın olur, belki çok sonra olur ama gelir. Vazgeçmediğin müddetçe başarılmayacak şey yok. Unutma hayat senin ne kadar istekli olduğunu, ne kadar ısrarcı olduğunu ara sıra kaybettiğini düşündürerek ölçer. Hayat seni dener. Sen de hayatı dene. Düştüğün yerden kalkıp yürümeye devam et. Kaybetmek isteyip elde edemediğin şeyler değildir. Kaybetmek vazgeçip kendi elinde ittiğin şeylerdir ve her düşüş hedefine biraz daha yaklaştığının her düşüş biraz daha yol aldığının kanıtıdır. 
2019 senin yılın, aslında her yıl senin yılın. Mesele nasıl değerlendirdiğin. Bu hayat senin, sen nasıl istersen öyle devam etmeli. Hayatının iplerini asla elinden bırakma ve ne olursa olsun bu yılın da her yılın da sana ait olduğunu unutma.
Hayat geçecek. Bu yıl da bir şekilde bitecek ve sen yine geçen yılla ilgili bir çok yorum yapacaksın. Zaman asla durmayacak, hep akacak. Bugün 2019'u kutlayacak sonra hemen diğer yılı beklemeye başlayacaksın. Hayatında bir çok şey olacak. Belki bir şeyler katacak, belki de çok şey çalacak. Hayat bu asla sürekli aynı seyretmeyecek.
Belki yağmurlar çoktu 2018'de. Belki bulutlar hiç dağılmadı ruhunun gökyüzünde. Çok mu hasret kaldın güneşe? Ne olursa olsun herkes için aynı. Hayat bu bugün yağmur yağar, kar yağar, şimşek çakar; yarın gökkuşağı çıkar, güneş doğar, yeşiller sarar. Bugün yaprak döken ağaçlar yarın meyve verir.  Bugün sarı olan her yer yarın renklenir. Doğa nasıl döngüdeyse hayatta aynen o şekilde döner. Marifet yılda değil marifet sende. Sen o yaprak döken ağaç gibi dimdik dur bak o zaman dallarında nasıl çiçekler açıyor. Hep o ağaç ol hayatta. Hava nasıl olursa olsun sen hep hayatın ortasında dimdik ol. 

13.09.2018

Başarının Sırları 1

Başarı dediğimiz şey herkesten herkese değişebilen bir olgudur. Çünkü tamamen hedef ve hayallerimizle ilgilidir. Ama yok diyen dahil herkesin hayali vardır. Herkesin hayat
tan beklentileri, herkesin mutlu olabilmek için ulaşmak istediği hedefleri vardır.
Bazı püf noktalar vardır ki hedeflerimize bizi yaklaştırıp, isteklerimize giden yolda doğru adımlar atmamızı sağlar. Bugün onlardan birincisini konuşacağız. İnanmak.
Ne olursa olsun inanç her adımın başlangıcıdır. Sonuna inanmadığın bir yola asla başlayamazsın. Ne motivasyonun kalır, ne umudun. Başlasan da bitiremezsin. Bir şeyler engel olur ertelersin. Çalışmazsın. Düştüğün zaman kalkmak bile zor gelir. Ne için çabalıyorum dersin. İnancın olmazsa attığın her adım boş gelir.
Önce kendine sonra attığın adımlara, yürüdüğün yola inanmalısın. Başarabileceğini bilmelisin. Bundan şüphe duymamalısın. Sadece neler yapman gerektiğini düşünmelisin. Çünkü isteyen, inanan ve çabalayan herkes başarır. Zor olur belki, uzun olur belki beklemen bazen durman bile gerekebilir ama başarır. 
İnanç düştüğümüzde bizi kaldıran şeydir. Emin olun tökezleyeceksin. Asla aynı hızda koşmayacaksın. Çünkü hayat bu. Normalde bile inişli çıkışlı. Hedeflerine yürürken sana hiç zorlamadan onları vermez. Vermesin de zaten . Uğrana azcık bile yorulduğun şeyler hiç yorulmadıklarına göre daha mutluluk vericidir. Biraz bile olsa beklemek onları elde ettiğinde daha değerli kılar. Bu da bizim doğamız.
İlk başta hayallerini ne kadar istediğini düşüneceksin belki onları başardığında neler hissettiğini. Bu düşünceler seni hedeflerine bağlayacak adım atman için güç olacak. Sonra hangi adımları atman gerektiğini düşünüp yola çıkacaksın. Çok istediğin bir şey olduğu için asla yolda yorulmayacağını zannetme. Yeri gelecek adımların o kadar yavaşlayacak ki, belki yol kenarında dinlendiğin günler bile olacak. Çünkü ister istemez yorulacaksın. Bazen beklemek bile adımdır ve kabul edelim beklemek çok zor ve sıkıcıdır. Hele bir de süresi uzarsa yorgunluğuna yorgunluk katar. 
Öyle bir an gelecek ki vazgeçmeyi düşüneceksin. O yol sanki çıkmaz gibi gelecek sana. Asla sonunda hedefin yok gibi. Çevrende ne gölgesi olan bir ağaç var oturabileceğin ne de huzur veren bir deniz. Sahi böyle bir yol sonunda olabilir mi mutluluk diyeceksin.
Yavaş yavaş umutsuzluk kaplayacak içini, adım atmak zor gelecek artık, kafan karışacak, yol birden başka yollara ayrılacak, ne yönün doğru olduğunu şaşıracaksın. Önünde duran düz ama bulutlu yoldan vazgeçip diğer yollar sırf belki o an daha güneşli gözüküyor diye onlara sapmak isteyeceksin.
İşte başarıp başarmayacağını seçeceğin nokta tam da burasıdır. Yürüdüğün yolun yanında açılan diğer yollar tamamen başkalarının sesidir. Düz yol senin sesin. Ne kadar zor da gözükse sana ait. Unutma hayat da sana ait. Sana ait olan şeyle ilgili tüm sorumluluğu üstüne al. Kararların da sonuçları da sana ait olmalı. Başkasının sesini dinlersen onun hayatını yaşarsın kendi hayallerini değil. 
Kendine inancın tamsa o düştüğün yerden kalkar ne kadar karanlıkta gözükse kendi yoluna devam edersin. Eğer inancın tam değilse başkalarının sözleriyle bir o yana bir bu yana savrulur şaşırırsın. En küçük olumsuzluk seni etkiler, güçlü duramazsın. 
Sonuç açık. Kendine ve gittiğin yola inan. Yorulabilirsin, vazgeçmek isteyebilirsin, kendini tükenmiş, umutsuz hissedebilirsin, sonunda adımların yavaşlayabilir, düşebilirsin, dizlerin kanayabilir, canın acıyabilir. Ne olursa olsun unutmaman gereken tek bir şey var başarı düştüğü yerden kalkıp, yaralarını sarıp, hiçbir sese aldırış etmeden kendi yolunda yürüyenlere aittir. Yürüdüğün yolda sürekli bulutlar olsa da aldırma. Biraz ıslanırsın ama sonunda mutluluk güneş gibi açıp içini ısıtır. Sen inan yeter...