Hayata karşı ne kadar güçlüsün? Ne kadar yenilmezsin? Kendine bu soruyu ciddi ciddi otur sor ve cevaplamadan kalkma! Çünkü hayatının geri kalanını bugün gösterdiğin yenilmezlik belirler. Şikayet ettiğin şeylere dön bir bak. Gerçekten şikayet ettiğin şeylere çok mu büyük? Çok mu dayanılmaz? Hayata karşı tüm enerjini alacak, her sabah uyandığında tüm kötü sözleri hayata savuracak, tüm asık suratınla yeni doğmuş bir günü karşılayacak kadar ne yaşıyorsun? Güneşe bile gülümsemeyi neden unuttun. Teşekkür etmeyi, yaşamın içerisinde hiç fark etmediğin şu bahsedilirken küçücükmüş gibi gelen ama görmeyi, gerçekten yaşamanın ne demek olduğunu bilene kocaman gelen mutlulukları ne zaman unuttun?
Hayat her günün muhteşem geçtiği bir yer değil farkındayım. Sana her istediğini vermediğinden de eminim. Ama daha büyük bir gerçek var. Biz sahip olduklarının ne kadar değerli olduğunu tam olarak idrak edemeyen canlılarız. Belki de tam anlamıyla nankörüz kabul edelim. Şükretmeyi, teşekkür etmeyi hayatımızın ilk anına koymamız gerekirken biz şikayetleri, isyanları, neden böyleleri, neden şöyleleri koyuyoruz.
Dertlendiğin konulara bir bak. Trafik mi? Sabah erken kalkmak mı? İşinin olmayışı mı yoksa tam tersi her sabah gitmek zorunda olduğun işin mi? Sınavların mı? Sevdiklerinle yaşadığın sorunlar mı? Bir türlü bitmeyen işler, git git bitmeyen yollar, yapılmaya çalışılıp yapılamayanlar, başaramadıkların ya da başaramadığını düşündüklerin, belki hiç bir anlamı olmayan gerginliklerin, canının sıkılması, tatil yapamaman ya da pardon tam istediğin gibi yapamaman ( bu da önemli bir sorun çünkü), almak isteyip alamadıkların belki bir araban yoktur mesela ya da evin küçük büyük farketmez alamadığın belki bir kıyafet, çirkin çıktığını düşündüğün fotoğrafların, belki beğenmediğin bedenin, her gün ayna karşısına geçip kusur bulduğun bir sürü şey, bozulmuş saçların , hatta işi abartıp kırılmış tırnağına sırf şekli bozuldu diye üzülmelerin... Bunun gibi binlerce saçma sebebe şikayet ediyorsun her gün, her saat, her dakika... Yapma!!!
Çok daha büyük problemler var hayatta ve bunlar arasında bile kocaman gülebilen yüzler var. Güçlü insanlar var. Şükretmeyi, teşekkür etmeyi şartlar ne olursa olsun dik durmayı bilenler var. Onları düşün bir. Şikayet ettiğin o trafiğe hiç çıkamayan insanlar var, senin o bozuldu diye suratını astığın saçlarına karşılık saçları her gün avuç avuç dökülen insanlar var, sevdiklerini göremeyenler var, senin şikayet ettiğin hayatı yaşayamayan binlerce insan var ve onlar bir şekilde gülebiliyorken bizim bu hayatta anlamsız şeyleri dert edip surat asma hakkımız yok.
Artık fark et! Sen teşekkür etmediğin müddetçe, sahip olduklarının ne kadar değerli olduğunu göremeyecek kadar kör olduğun müddetçe, beklediğin şeyler sana gelmiyor. Sabah kalkabildiğin için, nefes alabildiğin için, hayal kurabildiğin için, bugün de o hayali gerçekleştirebilecek güce sabip olduğun için, yürüyebildiğin, koşabildiğin, gülebildiğin her an için, sevdiklerin için, sevip sevildiğin için, hissettiğin için, duyabildiğin görebildiğin tüm güzellikler için, sahip oldukların için, sahip olmaya çalıştıkların için, şu an yaşadığın hayat için , kendin için teşekkür etmeyi öğren artık...
Hayatın kuralı bu. Teşekkür et çünkü; her yol biter, her sıkıntı geçer, mutlaka tekrar gülebilirsin, güneş batar mutlaka tekrar doğar, kış biter yaz mutlaka gelir, yapraklar dökülür sonra ağaçlar tekrar yeşillenir, çiçekler solar bir gün tekrar rengarenk açar, hayat asla durmaz, günler geçer, aylar geçer, yıllar geçer, hayat hayalini kuramadıklarını bile verir şaşar kalırsın, hiç ummadığın şeyleri yaşar inanamazsın, olmaz dediklerin olur, olur dediklerin belki yerinde durur. Her şey olur da senin her doğan güneşi, her geçen kışı, her açan çiçeği , her geçen günü , her yaşanan mutluluğu görebilmen için tek bir şart vardır. Hala nefes alabiliyor olmak...Çünkü sen burdaysan yapamayacağın hiç bir şey yok. Bugün de uyandıysan, nefes alabiliyorsan ve sağlıklıysan hayatın küçük dertlerini geride bırakıp, teşekkür et. Unutma sen varsan her şey mümkün, bugün ya da daha sonra ama mutlaka...