1 Kasım'ı 2 Kasım'a bağlayan gece saat tam 03.48, gözüm televizyonda, sadece tek bir dileğim var enkazdan çıkacak bir hayat. Gülemiyorum, uyuyamıyorum, nefes alamıyorum sanki o anları yaşadığımdan beri. Belki hayatımın en çaresiz kaldığım anlarıydı. Bilemiyorum belki hiç bu kadar ölüm yakın olmamıştı. Boğazımda bir ağrı var yırtılmış gibi. Ne kadar çığlık attık bilmiyorum. Nasıl dışarı çıktık bilmiyorum. Karşımda eşyalar var acil durumda alıp kaçabilmemiz için kapının yanına koyduğumuz, onları oradan ne zaman kaldıracağız bilmiyorum. Duvarlardan korkuyorum, fayanslardan, avizelerden, gürültüden. Hepsi üstümüze geldi çünkü o an, hepsi yıkılacak gibi üstümüze geldi. Kulaklarımdaki uğultuyu unutamıyorum. Ben böyle bir deprem yaşamadım hiç belki de bu yüzden kimse de yaşamasın zaten biz de dahil bir daha o anlar hiç olmasın istiyorum.
Ve daha sonra düşünmeye başlıyorum...
Hayat bu değil mi zaten? Beklenmedik şeylerin aniden başına gelmesi değil mi hayat? Anlaşmamız mı var mesela hayatla sürekli başımıza iyi şeyler geleceğine dair? Neye güveniyoruz bu kadar hoyratça yaşarken hayatı? Kim biliyor ki öleceği anı? Değer mi gerçekten sonu olan bir şey için kalbe bu kadar kötülük yük etmeye? Niye bu kadar bitmeyecekmiş gibi davranıyoruz?
Kalp kırıyoruz, can yakıyoruz, bencillik ediyoruz, kendimizi düşünüyoruz evet her birimiz istisnasız önce kendimizi düşünüyoruz. Kısasa kısas derdindeyiz her birimiz biraz. Aslında hiçbirimiz tam olarak karşılıksız vermenin anlamını bilmiyoruz. Kötüyü görüp inadına iyi olmak varken anlamsızca kin güdüp kötü oluyoruz. Biz kötülük büyütüyoruz.
Zarar veriyoruz. Hayvanlara, doğaya, canlı, cansız her şeye zarar veriyoruz. o kadar alışmışız ki. Sıradan geliyor artık olanlar. Birine kızdığımızda, kırıldığımızda konuşmak ne bilmiyoruz biz. Empati ne bilmiyoruz. Hoşgörü, alttan almak yok bu kelimelerin kalbimizde çok da karşılığı yok.
Ne kadar da suçladım bizi. Oysa uğursuz gelen bir 2020 vardı bak unuttum. Sonra dolunaylar falan derken baya sarsılıyor tabi duygularımız hep bundan bu olanlar. Ahhh bir de burçlarımız var ya ne yapalım kişilik özelliğimiz bu bazen değil mi oluyor öyle. Her şeye bahanemiz var zaten. Bir de her olayın kötü yönünden etkileniyoruz genelde. Her şeyden nasibimizi aldık da bir insanlıktan alamadıysak demek ki.
Her birimiz birbirimizden tamamen farklı; ama bir o kadar da aynıyız. Ne yaparsak yapalım biz bir noktada aynıyız. Tek nefeslik canımız var çok da büyütmeyelim kendimizi. Ne zaman hatırlarız bilmiyorum ama zamanı çoktan geldi. İnsanız hepimiz. İyiliği büyütmemiz gerekiyor bizim. Sevgiyi, yardımı, mutlu olanla mutlu olup, üzülenle ağlamayı, birlik olmayı, kırmamayı, af dilemeyi, doğduğumuzda ne kadar temizsek yine aynı olmak için çabalamamız gerektiğini hatırlamamız gerekiyor. Faydamız olmalı herkese, her şeye ki hayatlarımızın bir anlamı olsun. Yaşanan her şey bize ders olsun. Kıymetini bilin sevdiklerinizin, aldığınız nefese bile teşekkür etmeyi öğrenin, bir sokak hayvanına iki yudum su verin, bir çocuğa gülümseyin bu kadarcık şeylerde yaşar insan zaten. Fark edin...