Mandalina Kabuğu Kokusu: 2017-02-26

4.03.2017

(: Gülümsemek için sebep aranmaz, yaratılır :)


Bazı şeylere sebep aranmaz. Yaratılır. Gülümsemek de onlardan biri. Gülümsemek farklı bir şey Ve bir çok şey zaten başlı başına gülümseme sebebi. 
Bazen o kadar negatif olursunuz ki yüzünüz bir türlü gülmez. Gülmeyi bırak ne olsa batar size. O an biri gelse. Sizi güldürmek için türlü oyunlar yapsa vereceğiniz tepki; niye güleyim? gülecek ne var? 
Çok şey var. Mesela şuan orada sizin bir dudak hareketinizi  önemseyip onun için uğraşan biri var. O minicik kıpırtıya belki bin kat karşılık verecek insanlar var.
Aileniz var. Sevdikleriniz, sizi sevenler... Şanslısınız siz. sadece onlar olduğu için bile gülümsemelisiniz. Eğer hava güneşliyse buna gülümsemelisiniz. Kocaman açmalısınız kollarınızı gökyüzüne güneşin sıcaklığını kucaklamalı, içinize akmasına gülümsemelisiniz. 
Yağmur mu var hava da? O zaman o yağmur tanelerine gülümsemelisiniz. Bunu yaşamak bile şans; belki de farkında bile değilsiniz. Girin altına yağmurun. Kaldırın kafanızı. Bırakın aksın. Bırakın ıslatsın. Bırakın yağsın. Yüzünüzü okşayan o minik damlaları sevmeli ve onlara gülümsemelisiniz.
Bir çocuk mu gördünüz parkta oynayan ona kocaman gülümsemelisiniz. Karşılığında emin olun ki size, sizinkinden çok daha büyük, çok daha umut dolu, çok daha sevgi dolu bir gülücük armağan edecek. Alın o gülücüğü. Onun içindeki saflığa, umuda, sevgiye gerçek masumiyete gülümsemelisiniz.

Bir pamuk nine mi gördünüz? Ona gülümsemelisiniz. Karşılığında onun da size kıvrılan dudak kenarlarında oluşan çizgilerde ne yaşanmışlıklar var düşünsenize. O yaşanmışlıklara saygıyla gülümsemelisiniz. 
Sizi sevenlere gülümsemelisiniz; çünkü onlar sizin bir gülüşünüze belki de dünyayı sakladılar. Belki de aralanan dudaklarınızda onlara enerji veren, hayat veren bir şeyler var. Gülümseyin. Gülümseyin ki ışık dolsun sevenlerinizin kalbine. 

Çimlere yatın gülümseyin, bir çiçeği koklayın, en derininize çekin. Bir köpeği okşayın, sevin. Bunları  yaparken hep gülümseyin. Yıldızlara bakın ve bir gece daha onları gördüğünüz için gülümseyin. 
Aşık olduğunuz adama bakın ve gülümseyin. Onun gülümsemesine bir daha gülümseyin. Onun sevgisine, onun çarpan kalbine, size olan aşkına teşekkür edip, gülümseyin.
Bunlar benim kendi hayatımda yarattığım sebeplerin binde biri bile değil. Liste çok uzun. Bunlar da küçük örnekler.Herkesin gülümsemek için sebepleri var; eğer var olanları görebilirlerse. Size bir sır vereyım mi? En büyük sebep hayat ve duygular bana göre. Nefes almak, yaşamak, özgür olmak ; sevmek, sevilmek, saygı duymak. Kısaca her şey gülümsemek için sebep. Şimdi oturup kendi listenizi gözden geçirmeye ne dersiniz? İlk olarak tam da şu anda ,okurken bunları ,gülümsemeye ne dersiniz? :)

3.03.2017

Formül Basit: Erteleme, motive ol, DÜZENLİ DEVAM ET, başar

Bazı şeylerden fayda sağlamanın tek yolu düzenli yapmak, istikrarlı olmaktır. Örneğin yaptığınız bir sporun size fayda sağlaması, kendini gösterebilmesi için düzenli yapmanız gerekir. Antibiyotikler bile düzenli kullanıldığında ancak sizi iyileştirir. Yani bir gün uyguladığınız bir şeyi bir daha 5 gün sonra uygulayıp da istediğiniz sonuçlardan şikayet etmeniz doğru değil.
Peki o düzen nasıl sağlanır?
Zayıflamak isteriz ama bir türlü diyete başlayamayız ya da pazartesi başlanıp salı mı bitiriliyordu? Öyle bir şey işte. Bir türlü adım atamayız. Yürüyüşe gitmeye kalksak bir sürü bahane sunarız kendimize, o gün her şey olur yürüyüşe gidilmez, o gün hava soğuktur belki de çok sıcak, O gün yorgunsunuzdur, günler torbaya mı girmiştir, yarın yok mudur canım. Yarın gidersiniz. Boşverin. Belki gelecek hafta çok önemli bir sınav var ve siz 'düzenli' çalışsanız gayet iyi başarırsınız. Hadi derse başlayın. Durun bir kahve yapın öyle başlarsınız hem uykunuz açılır. Şu videoyu da izleyin sonra başlarsınız. Aa arkadaşınız gelmiş iki muhabbet edin sonra başlarsınız. İki muhabbetten fazla değil tabi ki 10 dakikadan ne olacak. Saat ne kadar geç olmuş. O zaman vaktiyle yatın siz en iyisi. Sabah erkenden çalışırsınız. Sabah mı? Hayır erken kalkmayacaksınız.
Neden mi?
Sanırım doğamız bu olmuş artık. Erteleme meraklısıyız malesef. Akıllı telefonlardan mı alıştık nedir? Tabi bir dokunmayla 5 dk 5 dk derken. Günü bir güzel bitiriyoruz. Sonuç; elimizde hiçbir şey yok.
Formülü veriyorum. Erteleme, motive ol, DÜZENLİ DEVAM ET, başar.
Kendinizi o hayal ettiğiniz sonuca odaklarsanız, nasıl motive olduğunuza inanamayacaksınız. Heveslenecek ve devam edeceksiniz. Sonuca odaklanınca o süreçler daha sancısız geçecek emin olun. Yeter ki kararlı olun ve ertelemeyin. Yukarıdaki örnekteki gibi 'yarın yok mu?' demeyin. Var mı, yok mu bilmiyoruz. Siz bugünle ilgilenin. Başlayın. Sonuca giden yolu ertelemek demek, kendinizi ertelemek demek unutmayın. 
Düzenli devam, formülün en önemli adımı. Bir şeye başlamak harika bir şey; fakat sürekliliğiniz yoksa anlamsızdır. Bu yüzden sürekli devam edin. Üşendiğiniz şeyler, gün gelecek zevk aldığınız alışkanlıklarınız olacak. Bunun yolu sadece sürekli tekrar. Severek ve isteyerek yapmak. Olay tamamen bunlardan ibaret.
Hayat da zaten sevdiğimiz, alışkanlık haline getirdiğimiz şeylerin bit bütünü gibi. Yani süreklilik demek, hayatınızın kalitesine de süreklilik katmak demek. Umarım kendinize ihtiyacınız olan zamanı verir ve hayatı yarına ertelemezsiniz. Sürekli mutlu eden alışkanlıklarınız olması dileğiyle. :) 

1.03.2017

Mart'ın Renkli Mektubu



Mart nasıl da havalı geldi ama? Nasıl rengarenk, nasıl güneşli, nasıl da ısıttı içimizi o bulutlardan sonra. Enerjiyle doldurdu hepimizi."Buradayım ben." dedi. "Siz nerdesiniz? Hayatın neresinde? Hangi mevsiminde? Hangi ayda? Hangi iklimi yaşıyorsunuz?" dedi. Bu cümlelerden sonra farkettim ki Mart'ın bize söylemek istedikleri var. Bize bir mektubu var. İşte o mektup;
Kalbinde ne var şuan? Nasıl orada havalar? Bulutlu mu gökyüzü yoksa güneşli mi? Soğuk mu kalbin bugünlerde yoksa sıcacık mı? Yağmur mu var yoksa? Ruhun hangi kokuları duyuyor bugünlerde yağmur sonrası toprak kokusu mu, yoksa baharda top oynayan bir kaç çocuğun minik ayaklarının basmasıyla o etrafa yayılan eşsiz çim kokusu mu? Ruhun ne duyuyor cama vuran yağmur damlalarını mı yoksa hafif hafif esen rüzgarla dans eden denizin dalga seslerini mi? Söylesene nasılsın bugün? Sessiz sakin bir kış günü mü yoksa cıvıl cıvıl bir bahar günü mü? Mavi misin bugünlerde ya da biraz yeşil belki, azıcık da parlak güneş sarısı? Yok gri misin yoksa? Yıldızlar var mı bugünlerde gecelerinde, görebiliyor musun onları gökyüzünde; yoksa örtmüş mü bulutlar üstlerini, koyu lacivert mi geceler yine? Nasıl bir müzik dinliyorsun içinde? Nasıl figürlerin var? Kalbin, ruhun, bedenin nasıl bir müziğe eşlik ediyor? Yavaş, sakin? Hızlı, enerjik? 
Ben geldim farkında mısın? Fark et diye sana tüm güneşi getirdim. Fark et diye sana güzel kokular getirdim. Ağaç dallarına bir kaç çiçek, kalbine azıcık neşe getirdim. Görebildin mi beni? Fark et diye içini ısıtmak için sıcaklar getirdim. Rüzgarı hafif kestim. Soğuğa birazcık ara verdim. Fark edebildin mi? İçine çek diye sana baharı getirdim. Gülümse diye getirdim. Sana getirdim.
Ben geldim ya. Mevsimlerden bahar oldu. Bulutlar açtı güneşin önünü. Dünyan daha sıcak oldu. Yağmur yorulmuştu. Durdu. Çocuklar kendini sokağa vurdu. Kahverenginin üstünü yeşil örttü. Dallar süslendi ben gelince. Yıldızlar daha da parladı sanki. Daha da gözüktü gözüne. Ben geldim ya nasıl da hızlandı değil mi şarkılar? Deniz nasıl da parlak, nasıl da güzel selamlıyor beni.Danslar da hızlandı. Farkediyorum da her yer renk renk olmaya başladı. Peki sen? 
Sana ne oldu ben gelince? Sen nasıl karşılıyorsun beni? Kalk ayağa, kendine gel. Dışarıya çık. Tadını çıkar sana getirdiğim hediyelerin. Miskinlik bitti. Dans et. Coş. Kalbini doldur. Kalbini sevgiyle, aşkla, sana verdiğim renklerle, kokularla. Sana verdiğim duygularla doldur. Kötülükleri at gitsin. Zaten ne faydası var ki. Ben geldim. Sana geldim. Senin İçin geldim. Neler neler getirdim. Elim boş gelmedim. Teşekkür et. Şükret. Ne de hoşgeldim değil mi? Tadını çıkar. Mutlu ol. "
Böyle bir mektuba, böyle rengarenk bir mektuba, ona yakışır bir cevap vermek gerekir. Ona yakışan enerjiyle, tam da Mart'ın istediği gibi tadını çıkarmak gerekir. Sahi ne de güzel geldin Mart. Neler neler getirdin. Nasıl mutlu ettin. İyiki geldin. Çok iyi geldin. Hoşgeldin...

28.02.2017

Kadınlara, erkeklere insan olan herkese gelsin...

Kadınlar...
Günümüzde öyle bir noktadayız ki. Değer artması gerekirken azalıyor. Kadın cinayetleri aldı başını gitti. Cezalar hafif kalıyor yıldırmıyor. Artıyor artıyor. Kadına, çocuğa, yaşlıya, hayvana, ağaca herhangi bir canlıya zarar verebilen zihniyet ve kalp sadece acizlikten besleniyordur. Neden yapar ki bunu insan? Hangi canlı şiddeti hak eder ki? Aslında bir canlıya şiddet gösterme hakkını kim verdi size? Ne haddinize?
Şiddet çeşidi o kadar arttı ki artık. Ben sadece fiziksel şiddetten bahsetmiyorum. Sözlü şiddet, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet. Yani beynine koymuşsa daha neler neler yapar. Ne çeşit şiddetler uygular, neler neler türetir siz düşünün. 
Yazık ki engel de olan yok gibi. Sesimizi duyan yok gibi. Her gün haberlerde görmekten bıktık. Azalması gerekirken artıyor. Sanki gün geçtikçe özendirici oluyor. Sanki gün geçtikçe daha da korkusuz, daha da vicdansız oluyor.
Herkesi aynı kefeye koymak doğru değil. Koyduğumda yok zaten, ama şiddeti uygulayan sayısı da yok denecek kadar az değil baya gözle görülür kulakla duyulur halde. Kafanı çevirsen ne fayda. Her yandalar.
Kadın susturuluyor. Kadın durduruluyor. Kadın korkutuluyor. Kadın pusturuluyor. Oysa kadın güçlü, kadın çok güçlü. Güçlü olduğu için kendinden bile korkan beyinleri korkutuyor. Onlara muhtaç olmaması o beyinleri delirtiyor. Onlar istiyor ki kadın haddini bilsin(!). Yaşam hakkına tecavüz eden adamlar, o güçlü kadınlara hadlerini öğretmeye çalışıyorlar. Gülünç...
Bağırıyorlar. Kızıyorlar. Ağlatıyorlar. Yetmiyor o kadar öfke dolu ki içleri daha ileri gidiyorlar. Benim dilimin varmadığı ama onları ellerinin vicdansızca yetiştiği yerlere gidiyorlar şiddette. Acınasılar. Küçükler. O ağlattıkları kadından bin kat güçsüzler haberleri yok. 
Kadın giyinemiyor dilediğini, söyleyemiyor ağzına geleni, fikri köreltilmeye çalışılıyor, gülmesi bile suç. Güldü diye ne haklar buluyorlar kendilerinde, düşününce bile korkunç.  "Çalışamazsın"diyorlar, "okuyamazsın, kendi ayakların üstünde duramazsın" ; aslında bilinçaltındaki fikir şu : Başarırsa -ki biliyorlar başarır- bana ihtiyacı kalmaz. güçsüzlüğüm ortaya çıkar." Böyle zihniyetler var etrafımızda. Belki yan komşunuz belki kardeşiniz belki en yakınınız. Birileri... Susmayın görünce. Kapatmayın kapıları üstlerine. Görmezden gelmeyin. Tıkamayın kulaklarınızı.
Kadın artık her yerde. İstediği her şeyi yapabilecek güçte. Okur, çalışır, başarılı olur, yükselir, ayakları üzerinde tek başına durabilir. Susmaz konuşur. Ağız dolusu güler karışamaz kimse. Fikri varsa söyler susturmak kimin haddine. İstediği yere gider. Kadın için tehlike olmayın yeter. Olanlara susmayın yeter. Kadını alkışlayabilin, tebrik edebilin. Her şeyi geçtim saygı duyabilin yeter.
Korkmayın artık bizden. Susturmaya, yıldırmaya çalışmayın. Yaşamımızı zorlaştırmayın. Farkındayım güçleniyoruz. Farkındayım evet başarıyoruz. Gün geçtikçe daha da iyi oluyoruz. Mutlu olun bunlarla. Bize engel olmayın. Olmaya çalışmayın. 
Her zaman istediğimiz her şeyi yapabilecek güçteydik, Şimdi de böyle, tarihin en eski zamanlarında da. Özgürlüğümüzü serbest bırakın. 
İyi zihniyetli olun. İyi zihniyetli olanlara özenin. Örnek alın. Vicdanlı olun. Hepimizin aynı yerden geldiğini ve aynı yere gideceğini unutmayın. Yaşamınıza kötülük sokmayın. Gülüşümüze engel olmayın. Bizimle gülebilmeyi becerin. Güldüğümüzde bizimle gülebilecek kadar temiz, başardığımızda gurur duyabilecek kadar özgüvenli olun. Sadece insan olduğunuzu hatırlayın. Gerisi gelir. Böyle iseniz ne mutlu tebrikler. Böyle değilseniz sizin için boş değil mi yukarıdaki cümleler?

27.02.2017

Kararsızlık, yol ayrımındaki kocaman bir taştır

'Kötü karar kararsızlıktan iyidir.' Bu söz neden söylenmiş olabilir? Ya da doğru mu gerçekten?
Hayat öyle bir yer ki sürekli bir şeylere karar vermek zorunda kalabiliriz. Hayat bizi sınar. Tercihlerimiz sonuçlarımızı oluşturur. Bazen küçük önemsiz, bazen de ciddi anlamda çok büyük kararlar alırız. Bir sürü seçeneğiniz olduğu günleri düşünün. Bin bir soru karıştırır aklınızı. İşte kararsızlık bu noktada çalar kapınızı. Bir sürü yolun ortasında nereye gideceğini bilmeyen bir siz.
Bu kararsız tablolar çok sık karşınıza gelir.
Kararsızlık hayatımızla ilgili atacağınız adımlarda çok büyük bir taştır. Tökezletir. Belki düşürür. Kararsızlık zaman kaybettirir. O kararsızlık dönemi sonunda daha da telaşlanıp verdiğiniz karar sizi yanlışa itebilir; çünkü kararsızlık dönemi stresli bir dönemdir ve sonu sizi telaşa sürükler.
Şimdi iki yol arasında kaldığınızı düşünün. Birinci yol belki yanlış belki doğru bunu denemeden bilemezsiniz. Size ikinci yol daha mantıklı geldi ama içinizden bir ses de birinciyi mi seç diyor. Eyvah! Hangi yoldan gitmelisiniz. Birinci yol daha iyi, Yok ikinci yol daha iyi, birinci... Böyle böyle vakit geçti. Kararsızlıktan adım bile atamadınız. Ee belkide doğruyu seçecektiniz. Belki yanlış yoktu, ikisininde sonu doğruydu. Belki ikisi de yanlıştı. Ne farkeder ki kararsız kaldığınız sürece zaten bunları bilemeyeceksiniz. O mu? Bu mu? derken hayat geçiyor. Sizi beklemiyor.
Kötü karar kararsızlıktan iyidir evet ; çünkü kötü karar diye bir şey yok bana göre . Aldığınız her karar iyi ve pişmanlık duymamalısınız; Çünkü aldığınız kararların her biri tecrübe. Her biri yaşanmışlık. Adım atın. Adım atmaktan korkmayın. 'Kötü' kararlardan korkmayın. Sonunu denemeden öğrenemezsiniz. Kendi aldığınız tüm kararlardan mutluluk duyun. Çünkü tamamen sizin iradeniz ve karar verirken tüm sorumlulukları kabul ediyorsunuz aslında. Aldığınız kararları sevin. Sonuçta ders çıkarabileceğiniz şeyler mutlaka olacaktır. Ve en önemlisi şükredin. Aldığınız derslere, girdiğiniz yollara. Tüm kararlara, iradenize şükredin. 

26.02.2017

Erken uyanmanın mutlulukla çok ilgisi var :)

Bu sabah hiç işim yokken erkenden kalktığım sabahlardan biriydi. Kendim için kalktım aslında... Sabah yapılan yoganın etkisi farklı oluyor. Açılıyorum. Enerji doluyorum. Kendime geliyorum. Zihnimi boşaltıyorum. Mutlu oluyorum.
Bugün yine o sabahlardan birini yaşadım işte. Bol bol gülümsedim kendime. Bol bol teşekkür ettim. Biraz da şımarttım kendimi; çünkü herkes bunu hak eder. Herkes gülümsemeyi hak eder. En güzeli de böyle kocaman kendine gülümsemektir. 
Dikkat ettim de erken kalktığım günler daha iyiyim. Daha verimliyim. Kendim için, hayat için daha çok vaktim oluyor. Uyku çok önemli; ama uyuduğun zaman dilimi de önemli. Sabahı akşam, akşamı sabah yapmak vücudun doğal dengesini bozuyor. Uygun bir zamanda yatıp, erken kalktınız mı miss.
Düşünün şimdi. Sabahın o sakinliğini düşünün. Güneş bile yeni yeni göstermiş kendini daha tepede değil. O halini yakalıyorsunuz günün. Koca bir gün var önünüzde bolca vakit. Geç kalktığınız günler öyle mi? Yarısı yok. Neyse erken kalkmaya dönelim. Herkesin mutlaka vardır sevdiği bir şey. Ama ben dediğim gibi yogayı tercih ediyorum. Siz başka bir şey de yapabilirsiniz; ama kendinize mutlaka bir yarım saat ayırın. Sadece kendinizi dinlemek için. Zihninizi boşaltmak için. Kendinizi hatırlamak, iyi düşüncelerle dolmak için.Ve gülümseyin. Kocaman gülümseyin.Kendinize bu zamanı ayırmanız kendiniz için adım atmanız anlamına gelir. Kendinize teşekkür edin. Sahip olduklarınızı düşünün. Düşündükçe onlara şükredin. Daha çok huzur dolacaksınız emin olun. 
Güne bu şekilde başladıktan sonra aslında gerçekten sahip olduğunuz ama farkına zaman zaman varamadığınız bir gücü hissedeceksiniz. Her şeyin elinizde olma gücünü. Hatırlayın, her şey elinizde ve isterseniz her şeyi yapabilirsiniz.
Erkenden kalkmıştık. Eee o zaman muhteşem bir kahvaltıyı da doya doya yapabiliriz. Sakince hızlı hızlı değil. O teleşlı günlerden farklı. Sakin ve tadını çıkardığınız bir kahvaltı. Belki de üstüne bir keyif kahvesi.
Artık güne başlamaya hazırsınız. Artık kendinizi ertelemeden kendiniz için yapmanı gerekenleri yaptınız. Sıra günlük işlerde. Zaten gözünüzde büyümeyecek; çünkü çok güzel bir enerjiyle dolu hem bedeniniz hem de zihniniz. Artık gün sizin onu en verimli şekilde kullanın. Belki de saat hala çok erken, bunların hepsini erken uyanıp kendinize ayırdığınız zamana borçlusunuz. Belki kalkarken zorlandınız; ama tebrikler çok iyi iş başardınız. Zaman böyle bir şey işte iyi kullanmasını öğrendin mi her şeye yetiyor. Onu iyi kullanın. Geçen zamanın telafisi yok. Ve bence hayat tüm günü uyuyarak geçirmek için fazla kısa :)