Mandalina Kabuğu Kokusu: 2018

31.12.2018

2019 Senin Olsun İstiyorsan

Yeni yıl geldi. Tam da zamanı değişmenin, isteklerin için adım atmanın. Çünkü böyleyiz biz yeni bir şey olması gerekli ki motive olalım o zaman haydi başlasın. 
Kendine liste yap mutlaka ama o listede uçuk şeyler olmasın, vazgeçme o listeden uy mutlaka.
2018 nasıldı bir değerlendir önce. Neyi sevmedin mesela 2018'de. Üzdü mü seni, kırdı mı? İyi gelmedi mi yoksa 2018 ya da çok mu mutlu etti, senin yılın mıydı? Hepsini düşün tart ve sonra mutlu olduklarını tut geri kalanları at çünkü bitti.
2019 geldi söz ver önce kendine. Bu yıl her zamankinden daha da değer vereceksin kendine. Bu hayatta sahip olduğun her şeyin temeli sensin. Sen olmasaydın hiçbiri olmazdı, olsa da böyle olmazdı. öyleyse en büyük teşekkür de değer de sana gelsin. 
Kendini sev. Yoksa yaptığın listeler, koyduğun hedefler, kurduğun hayaller boşa. Önce kendin . Kendini sevmeyen başka hiçbir şeyi sevemez. Mutlu olamaz. Oysa her şeyin başı sevgidir. Kazanılan her şey sevginin ürünüdür. Emek sadece sevgiyle verilir. Hayaller sevgiyle gerçekleşir. Su verdiğin çiçek bile sevgiyle büyür. Sevgi olmadan insan bir hiçtir. Sevgi olmazsa sadece nefes alırsın, yaşamak bu değil kendine haksızlık etme. Önce kendini sev listenin başı bu madde.
Olmayan şeyler için ah vah etme. Olmadıysa olmadı. Olmadı, neden olmadı deme. Çözüm üret. Başka yollar dene.Gerçekten istediğin bir şey mutlaka sana gelir. Bugün olmaz yarın olur, belki çok sonra olur ama gelir. Vazgeçmediğin müddetçe başarılmayacak şey yok. Unutma hayat senin ne kadar istekli olduğunu, ne kadar ısrarcı olduğunu ara sıra kaybettiğini düşündürerek ölçer. Hayat seni dener. Sen de hayatı dene. Düştüğün yerden kalkıp yürümeye devam et. Kaybetmek isteyip elde edemediğin şeyler değildir. Kaybetmek vazgeçip kendi elinde ittiğin şeylerdir ve her düşüş hedefine biraz daha yaklaştığının her düşüş biraz daha yol aldığının kanıtıdır. 
2019 senin yılın, aslında her yıl senin yılın. Mesele nasıl değerlendirdiğin. Bu hayat senin, sen nasıl istersen öyle devam etmeli. Hayatının iplerini asla elinden bırakma ve ne olursa olsun bu yılın da her yılın da sana ait olduğunu unutma.
Hayat geçecek. Bu yıl da bir şekilde bitecek ve sen yine geçen yılla ilgili bir çok yorum yapacaksın. Zaman asla durmayacak, hep akacak. Bugün 2019'u kutlayacak sonra hemen diğer yılı beklemeye başlayacaksın. Hayatında bir çok şey olacak. Belki bir şeyler katacak, belki de çok şey çalacak. Hayat bu asla sürekli aynı seyretmeyecek.
Belki yağmurlar çoktu 2018'de. Belki bulutlar hiç dağılmadı ruhunun gökyüzünde. Çok mu hasret kaldın güneşe? Ne olursa olsun herkes için aynı. Hayat bu bugün yağmur yağar, kar yağar, şimşek çakar; yarın gökkuşağı çıkar, güneş doğar, yeşiller sarar. Bugün yaprak döken ağaçlar yarın meyve verir.  Bugün sarı olan her yer yarın renklenir. Doğa nasıl döngüdeyse hayatta aynen o şekilde döner. Marifet yılda değil marifet sende. Sen o yaprak döken ağaç gibi dimdik dur bak o zaman dallarında nasıl çiçekler açıyor. Hep o ağaç ol hayatta. Hava nasıl olursa olsun sen hep hayatın ortasında dimdik ol. 

13.09.2018

Başarının Sırları 1

Başarı dediğimiz şey herkesten herkese değişebilen bir olgudur. Çünkü tamamen hedef ve hayallerimizle ilgilidir. Ama yok diyen dahil herkesin hayali vardır. Herkesin hayat
tan beklentileri, herkesin mutlu olabilmek için ulaşmak istediği hedefleri vardır.
Bazı püf noktalar vardır ki hedeflerimize bizi yaklaştırıp, isteklerimize giden yolda doğru adımlar atmamızı sağlar. Bugün onlardan birincisini konuşacağız. İnanmak.
Ne olursa olsun inanç her adımın başlangıcıdır. Sonuna inanmadığın bir yola asla başlayamazsın. Ne motivasyonun kalır, ne umudun. Başlasan da bitiremezsin. Bir şeyler engel olur ertelersin. Çalışmazsın. Düştüğün zaman kalkmak bile zor gelir. Ne için çabalıyorum dersin. İnancın olmazsa attığın her adım boş gelir.
Önce kendine sonra attığın adımlara, yürüdüğün yola inanmalısın. Başarabileceğini bilmelisin. Bundan şüphe duymamalısın. Sadece neler yapman gerektiğini düşünmelisin. Çünkü isteyen, inanan ve çabalayan herkes başarır. Zor olur belki, uzun olur belki beklemen bazen durman bile gerekebilir ama başarır. 
İnanç düştüğümüzde bizi kaldıran şeydir. Emin olun tökezleyeceksin. Asla aynı hızda koşmayacaksın. Çünkü hayat bu. Normalde bile inişli çıkışlı. Hedeflerine yürürken sana hiç zorlamadan onları vermez. Vermesin de zaten . Uğrana azcık bile yorulduğun şeyler hiç yorulmadıklarına göre daha mutluluk vericidir. Biraz bile olsa beklemek onları elde ettiğinde daha değerli kılar. Bu da bizim doğamız.
İlk başta hayallerini ne kadar istediğini düşüneceksin belki onları başardığında neler hissettiğini. Bu düşünceler seni hedeflerine bağlayacak adım atman için güç olacak. Sonra hangi adımları atman gerektiğini düşünüp yola çıkacaksın. Çok istediğin bir şey olduğu için asla yolda yorulmayacağını zannetme. Yeri gelecek adımların o kadar yavaşlayacak ki, belki yol kenarında dinlendiğin günler bile olacak. Çünkü ister istemez yorulacaksın. Bazen beklemek bile adımdır ve kabul edelim beklemek çok zor ve sıkıcıdır. Hele bir de süresi uzarsa yorgunluğuna yorgunluk katar. 
Öyle bir an gelecek ki vazgeçmeyi düşüneceksin. O yol sanki çıkmaz gibi gelecek sana. Asla sonunda hedefin yok gibi. Çevrende ne gölgesi olan bir ağaç var oturabileceğin ne de huzur veren bir deniz. Sahi böyle bir yol sonunda olabilir mi mutluluk diyeceksin.
Yavaş yavaş umutsuzluk kaplayacak içini, adım atmak zor gelecek artık, kafan karışacak, yol birden başka yollara ayrılacak, ne yönün doğru olduğunu şaşıracaksın. Önünde duran düz ama bulutlu yoldan vazgeçip diğer yollar sırf belki o an daha güneşli gözüküyor diye onlara sapmak isteyeceksin.
İşte başarıp başarmayacağını seçeceğin nokta tam da burasıdır. Yürüdüğün yolun yanında açılan diğer yollar tamamen başkalarının sesidir. Düz yol senin sesin. Ne kadar zor da gözükse sana ait. Unutma hayat da sana ait. Sana ait olan şeyle ilgili tüm sorumluluğu üstüne al. Kararların da sonuçları da sana ait olmalı. Başkasının sesini dinlersen onun hayatını yaşarsın kendi hayallerini değil. 
Kendine inancın tamsa o düştüğün yerden kalkar ne kadar karanlıkta gözükse kendi yoluna devam edersin. Eğer inancın tam değilse başkalarının sözleriyle bir o yana bir bu yana savrulur şaşırırsın. En küçük olumsuzluk seni etkiler, güçlü duramazsın. 
Sonuç açık. Kendine ve gittiğin yola inan. Yorulabilirsin, vazgeçmek isteyebilirsin, kendini tükenmiş, umutsuz hissedebilirsin, sonunda adımların yavaşlayabilir, düşebilirsin, dizlerin kanayabilir, canın acıyabilir. Ne olursa olsun unutmaman gereken tek bir şey var başarı düştüğü yerden kalkıp, yaralarını sarıp, hiçbir sese aldırış etmeden kendi yolunda yürüyenlere aittir. Yürüdüğün yolda sürekli bulutlar olsa da aldırma. Biraz ıslanırsın ama sonunda mutluluk güneş gibi açıp içini ısıtır. Sen inan yeter...



4.09.2018

Bu benim kalbimden size geçen 50. yazım...

Bu benim 50. yazım. Aslında kağıt üstündekilerle birlikte sayarsak belki de 1000. yazım. Ama sizinle paylaştığım olarak düşündüğümüzde 50. Nasıl bir duygu derseniz. Tek kelimeyle harika. Çocukluğumdan beri yazıyorum çünkü. Ve bu benim hayalimdi. Paylaşmak. Gerçekleştirdiğim için kendimi tebrik ediyorum.  
Büyük hayalimdi yazılarımı paylaşmak. Bir gün mümkün olur mu bilmeden yazdım hep. Kim demiş tek çocuklar paylaşmayı sevmez diye. Gayet de seviyorum işte. Yazılarımı, duygularımı, gülüşümü bunlar dışında elle tutulabilen şeyleri dahil her şeyi paylaşmayı severim ben. Çünkü paylaştıkça iyi şeylerin çoğaldığına, kötü şeylerin misliyle azaldığına tüm kalbimle inanırım.  Bu arada tek hayalim bu değildi. Bu blog ya da paylaşım her neyse büyük bir hayalimdi evet ama bunun dışında gerçekleşmeyi bekleyen binlerce hayalim var ve hiçbirinden asla vazgeçmem. Nefes aldığım müddetçe gerçekleştirmek için de yenilerini kurmak için de her zaman vaktim var. Bunu biliyorum.
Hayatı severim. Kulağa hoş gelen her müziği severim. Yoga yapmayı severim. Yoga bir çok insanın düşündüğü gibi  sadece bağdaş kurup, gözleri kapayıp, parmak uçlarını birleştirerek yapılan bir aktivite değildir. Tam tersi zihnin ve bedenin bir bütün olduğu, bazı hareketlerinin ciddi kas kuvveti ve denge gerektirdiği, doğru nefes almanın çok önemli olduğu aşırı rahatlatıcı bir şeydir. Rahatlatıcı şeyleri severim. Herkesin rahatlama yöntemi farklıdır. Siz kendinizinkini bulduysanız sıkı sıkı sarılın derim.  Konuşmayı çok severim. Yeni şeyler denemeyi severim. Sevmeyi severim.
Yazmak...İçinden gelen herkes yazar. Çok duydum çünkü; ' Ama sen sayısalcısın' tarzı cümleleri. Evet ben mühendislik mezunu, açıkçası hesaplarla uğraşmayı seven biriyim. Ama bunun dışında okumayı da, yazmayı da çok severim. Hep severdim. Yoksa yasak mı bu bilemedim? Yasaksa da ben yine de çiğner yazmaya devam ederdim. Çünkü kalbimden akan cümlelere kimsenin sınır koymasına izin vermezdim. Kalbin sınırı olmaz.
Belki beni okurken gülümseyen insanlar vardır. Onlara teşekkür ederim. Belki de 'Ne diyo bu?'  diyenler vardır. Onlara da teşekkür ederim. Ben teşekkür etmenin ne demek olduğunu iyi biliyorum. Bu yüzden hayatın bana verdiği her şeye teşekkür ederim. Bir bildiği vardır. Yazılarımı okuduktan sonra konuştuğum bir sürü insan var. Verdikleri tepkiler beni mutluluktan uçuruyor. Olumsuz düşünen de eminim bir sürü insan vardır. Ama bana bildirirlerse belki de değiştirmem gereken şeyler olduğunu öğrenirim ya da onun fikrini değiştirebilirim. Ama asla yalpalamam. Asla vazgeçmem yazmaktan. Çünkü yazmaya karar verirken kendim verdim. Büyük ihtimalle yazmaktan vazgeçersem bir gün yine bu kararı kendim veririm. 
Sürekli iyi düşünmekten ama herkes için iyi düşünmekten bahsettim. Çünkü herkesi katarak tutulan dileklerin , herkesin katılmadıklarına göre daha güçlü olduğunu farkettim. Bu asla kendinden ödün vermek değil. Hayatı başkaları için yaşamam ama başkalarını önemserim. Çünkü bu hayatta hep birlikteyiz. Önce iyi niyetlerimizi paylaşmayı öğrenmeliyiz. 
Başkalarını önemsemediğim tek bir yer var. İçimden geçenler. Kimseye zararı dokunmadığı müddetçe içimden geçeni yaparım. Şarkı söylerim bu durum biraz zarar verebilir çevreye ama bu istisna diyelim . :)  İstiyorsam dans ederim. Bol bol konuşur, istediğim zaman gülerim.  Gerekirse içimden geliyorsa ağlarım. Susmak istiyorsam susarım (henüz mümkün olmadı). Yürümek istiyorsam yürür, koşmak istiyorsam koşarım ve hatta uçarım. İçimde sabit ve asla büyümeyen bir 5 yaş var. Onun mutlu olması için her şeyi yaparım.  Deli diyenler, eleştirenler hep olur. Onlara da bir güzel güler geçerim. Bu hayatta asıl şarkı söylemek istiyorken susmak; koşmak, dans etmek istiyorken durmak deliliktir. Bu hayat içinden geçeni yapamayıp bize deli deyip şaşkınca bakanlarla doluyken  deli olmakla nasıl eğlendiğimi bilemezsiniz. Tavsiye ederim. 
Hayat herkesi işler. Değiştirir. Bazen fark eder ayak uydurursun. Bu değişim sırasında çok hoşnut olmaya bilirsin. Ama sonucunda çok güzel bir sen gelir dünyaya. Bazen çok erken bazen çok geç değişmen gerektiğini anlarsın. Ben hayatın beni işlediğini ve şuan sahip olduğum en güzel şekle getirdiğini hissediyorum. Belki bir gün tekrar başka bir zaman tekrar tekrar değiştirecek. Ama hep güzelleştirecek biliyorum. Her şey bundan bir kaç sene kadar öncesi , kendi hayatımın kontrolünü tam da sağlayamadığımı hissettiğim, sürekli bahsettiğim o teşekkürü bolca ihmal ettiğim bir dönem hayatın bana değiş demesiyle başladı. Değişime direnseydim şuan bu ben olamazdım biliyorum. Bana teşekkür etmeyi öğreten her türlü tecrübeye teşekkür ediyorum. Çünkü bunların şuan sahip olduklarımın temeli olduğunu biliyorum.
Bu benim kalbimden size geçen 50. yazım. Ne de çok konuştum. Ama bolca ve ilk defa benden konuştum. Bu da kutlaması sayılsın bu yazının. Okuyan, okumayan, okuyup mesaj atan beni gülümseten , destek olduklarını bildiğim, sevdiklerim, canlarım, ailem, arkadaşlarım, hatta birazcık torpil geçerek isim vereceğim motivasyon kaynaklarım; hayatımın mimarları annem ve babam, bana ödül olarak gönderildiğine inandığım ruh ikizim Hasan, İlkokul 1. sınıftan beri her anımda yanımda olan Emoşum, liseden beri ellerimizin hiç ayrılmadığı 6'lı kızlar grubum , üniversite bitse dahi uzaktan bana abişliğini sürdüren Hadi ve son olarak enerjisine ve kalbinin güzelliğine hayran olduğum Gülçin ablam. İyiki varsınız. Öncelikle size sonra herkese ve hayata çok ama çok teşekkürler.

30.08.2018

Hayatın Döngüsü

Doğada bir döngü var tıpkı hayatımız gibi. Doğada mesajlar var, doğru algılayabilirsen şifreler var. Hayatını yaşarken mutluluklar var hüzünler var. Mutluluklarda şükretmeyi bilmiyorsan hüzünlerde sakın isyan etme. Şükretmeyi öğrendiysen bile isyan etme. Ders alman gerekiyorsa o anki durumdan alabildiğin en güzel dersi al. Derin bak bazen. Neden yaşıyorum bunu diyebil korkmadan. Cesur ol en önemlisi de kendine. En zoru kendinle yüzleşmek ve kendine itiraf etmektir unutma. 
Hatalar herkes için var ve hiçbirimiz hatasız değiliz. Hata yap ki zaten ne yapıp ne yapmaman gerektiğini öğren. Hatalar pişmanlık değildir. Hatalar bir şans, bir tecrübe kaynağıdır. Çünkü insan en çok hatalardan ders alır. Doğru olanı bin kez göster yapmaz da yanlış olandan canı yanınca koşar doğruya. Olsun doğamız buysa hata yapa yapa doğruyu buluruz. Hatan alışkanlık olmadıktan sonra sorun yok. Yeter ki tekrarlama. Tekrarlarsan hata deyip sığınamazsın arkasına.
Aynaya baktığında yaptıklarından korkma. Gözlerini kaçırmadan bak kendine. Hata dediğin adımlarınla, pişmanım dediğin anlarınla, olduğun gibi bütününle kabullen ve sev kendini. Çünkü her şeyin telafisi var hayatta. Hala hissediyorsan nefesi ciğerlerinde geç kalmadın demektir asla. Yaptıklarından, kendinden, seni sen yapan hiçbir özellikten kaçma. Asla kendine bakarken başını eğme. Bu hayatta aynaya her zaman dik bak tabi vicdanın rahatsa. 
Vicdan dedik ya şimdi. Öyle deyip geçme sakın. Vicdan çok önemli. Rahat değilse uyku sokmaz gözüne, huzur girmez kalbine; rahatsa uyku da vardır huzur da. Sen onu hep rahat ettirmeye çalış. Çünkü hayat döngü dedim ya hani vicdanını rahatsız eden bir şeyi bile isteye yaptıysan döner dolaşır belki şekil bile değiştirir ama bir gün mutlaka bulur seni. Öyle bir yerdeyiz ki asla ama asla dersi tamamlamadan yoluna devam edemezsin. Bir de bu açıdan bak hayatının tökezlemelerine, düşmelerine, kanamalarına. Belki de inatla yüzleşmediğin kendin, ısrarla geçemediğin bir dersin vardır hayatta. 
Açık gönüllü ol. Kendin için istediğini herkes için iste. İyilikler dile, güzellikler dile, mutluluklar dile. Kötülükler uzak olsun derken herkesten diye eklemeyi unutma. Sadece kendin için dilediğin bir şeyi hayat sana vermez verse de bir şekilde kaybedersin belki de kıymetini bilemezsin. Herkes için dilediğin şeyleri sana seve seve verir. Belki bugün belki yarın ama verir. Sen aç iyice yüreğini.
Kırma kimseyi, üzme, yıpratma. Zarar verme hiçbir şeye. O unutsa bu bahsettiğim döngü unutmaz. Her düşüncenin, her davranışının bir karşılığı var aklından çıkarma. Kalbini sakın kirletme. Kirlenen kalbe temiz duygular giremez. Sakın yüzü güleni kıskanma, mutlu olana kızarak bakma. Ne zaman ki gülen birini gördüğünde için gülümseyebiliyorsa o zaman sana tüm gülümseme sebeplerini açar hayat dene ve yaşa.
Doğaya bak. Bulutlar gelir ama bir gün mutlaka mavi gökyüzü tekrar görünür. Ağaçların yaprakları sararıp dökülür mutlaka tekrar yeşillenip çiçek açar. Deniz dalgalanır mutlaka durur. Fırtınalar bir gün mutlaka hafif esen ferahlatıcı bir rüzgar olur.  En sert yağan yağmurların, en sert çakan şimşeklerin arkasından gelir güneş. Ve en güzeli. Tek başına doğan güneş asla sebep olamaz o güzel gök kuşağına. Ne zaman ki yağmur gelir, ardından çıkan güneş verir tüm renkleri hediye bize.
Şimdi de hayatına bak. Üzüntüler olacak bulutlar kaplayacak bazen sen içini ferah tut yine gelecek mavi gökyüzü gibi mutluluklar. Bazen kolun kanadın kırılmış gibi gelecek belki yaprakları dökülmüş ağaç gibi; sonra öyle bir yeşilleneceksin ki öyle güçlü öyle güzel. Bazen dengen sarsılacak ne yöne gittiğini şaşıracaksın bazen öyle sert gelecek ki hayat dalgalar gibi ama sabret mutlaka durulacak. Hayat bazen fırtınalarıyla sersemletecek sonra hafif rüzgarıyla huzur verecek. Ama en önemlisi bazen kalbindekiler gözlerinden damla damla taşıp akacak. Sonra gülümsemen gök kuşağı gibi ortaya çıkacak. Hayat sen burada olduğun sürece asla durmayacak. Kışlar bahara, bahar yazlara dönecek ve sen her zaman teşekkür etmeyi, kıymet bilmeyi, kalbini temiz tutmayı bırakmadığın müddetce mutlaka gökkuşağı gibi gülümseyeceğini bileceksin. 

9.08.2018

Hayatını düzene sokmak için çözüm ; Doğru İletişim


Bizler sosyal varlıklarız. Her ne kadar geçen zaman insanları yalnızlaştırıyor olsa da hepimiz bir şeyler paylaşmayı, konuşmayı, sevdiklerimizle zaman geçirmeyi severiz. Bunun dışında yine bir arada çalışıyoruz, birlikte okuyoruz daha da öte alışveriş yaparken bile sizi biri karşılıyor. Kısaca iletişim kurarak hayatlarımızı devam ettiriyoruz. Belki insanlık olarak geldiğimiz nokta birbirimizle iletişim kurmanın bile zor geldiği dönemlerde kabul ediyorum; ama ne yaparsak yapalım biz birbirimizle iletişim kurmak zorundayız. 
Peki hayatınıza baktığınızda yaşadığınız sorunların sebeplerinden biri iletişim eksikliği ya da yanlış iletişim kurmak olabilir mi? Olabilir değil kesinlikle öyle. Hiç karşınızdaki kişiyle aslında aynı şeyi anlattığınız fakat birbirinizi anlamadığınız için uzun süre, sesler her defasında biraz daha yükselerek kendinizi ifade etmeye çalıştığınız oldu mu? Peki aynı fikirde olup yine de bu kadar anlaşamamanın sebebi neydi?
Aslında bakıldığında küçük gibi gözüken çoğu zaman önemsemediğimiz ama yanlış veya eksik yapılması sebebiyle büyük sorunlara yol açabilen bir olaydır iletişim kurma. Günümüz dünyasında sürekli gerildiğimiz anlar yaşıyoruz. Sürekli birileriyle tartışıyoruz, birilerinin bizi anlamadığından ya da karşı tarafı anlayamamaktan şikayet ediyoruz. Sürekli bir şeylerden soğuyoruz, hevesimiz kalmıyor ve bunların çoğunun sebebi başka bir insan oluyor. İş yerinde, okulda, yaşadığımız yerde kısacası her yerde bir sorun yaşıyoruz birileriyle ve sebebi tamamen iletişimsizlik.  
Ben seni yanlış anlamışım, ben duymamışım, dediklerimi yanlış anlamışsın, ben bundan mı bahsettim, ben ne anlatıyorum sen ne söylüyorsun gibi gibi bir çok cümlenin sebebi iletişimsizlik. 
Peki neler yapabiliriz?
Öncelikle DOĞRU DİNLEYİN. Karşınızdaki kişi doğru dinlemezseniz doğru anlamazsınız. Doğru anlamamanın nelere yol açabileceğini düşünsenize. Çok basit bir örnekle bazen yanlış buluşma saatine gitmeniz bile doğru dinlememekten kaynaklanıyor. Doğru dinleme olarak bahsettiğim şey aslında tamamen kafanızı o kişiye vererek dinlemek. Beynimiz sürekli bir şeylerle meşgul. Biriyle konuşurken bile başka şeyler düşünebiliyoruz. Bu durumda yanlış anlamalar  kaçınılmaz oluyor. Bu yüzden birini dinlerken düşüncelerinizin sesiniz biraz kısmanız doğru iletişim için güzel bir adım olur.
DOĞRU DİNLENDİĞİNİZDEN EMİN OLUN. Karşınızdaki de insan unutmayın. Onun da kafasını kurcalayan düşünceler var. Tıpkı sizin gibi anlattığınız şeyden uzaklaşıyor olabilir. Baktınız gözler odaklandı. Dinlendiğinizden emin değilsiniz. Yanlış anlaşılma sonuçlarını önlemek için siz karşınızdaki kişinin düşüncelerini susturmayı deneyin. Hareket değişikliği, ses tonu değişikliği ya da başka bir yöntemle karşınızdakinin dikkatini çekerek size geri odaklanmasını sağlayın.
SUSUN. Karşınızdaki kişi bir şey anlatmaya çalışırken susun ve dinleyin. Kendi düşüncenizle bastırmaya çalışmayın. Haklı olduğunuzu veya sizin anlattığınızın doğru olduğunuz düşünüyor olabilirsiniz. Karşınızdaki de kendi fikirleri için aynısını düşünüyor ve dinlemek zorundasınız. Bu yüzden sakince konuşmanın bitmesini bekleyip daha sonra kendi fikrinizi sunun. Unutmayın birbirinizi bastırmaya çalışırken tamamen yanlış bir iletişim kuracak ve yanlış sonuçlar doğuracaksınız. Böyle savaşçı bir iletişim şeklinde her iki fikir de ölür. Kimse galip gelemez.
EMPATİ KURUN. En büyük hatalardan biri. Empati kurmamak. Kimse sizin gibi düşünmek, davranmak ya da karar vermek zorunda değil unutmayın. Çünkü her birimizin yetiştirilme tarzı, aldığı eğitimler, düşünce tarzı ve yaşadığı deneyimler farklıdır. Doğal olarak tüm bunlar birleştiğinde farklı fikirler ortaya çıkar. Asla birebir aynı durumları aynı hayatları yaşamıyoruz. Hayatınız deneyimlerinizin sonucudur bunu unutmayın. İletişim kurarken  bunu göz önünde bulundurun. Karşınızdakini yargılamadan iletişim kurun. Belki onun hayatını yaşasaydınız siz de aynı şeyi yapardınız. Böyle düşünerek adım atın. 
HOŞGÖRÜLÜ OLUN. Hepimizin hataları olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Biri hata yaptığında üstüne gitmeyin. Anlayışlı olmayı deneyin. Emin olun anlayışlı olduğunuzda tüm hatalar giderilir. Anlayışlı olduğunuzda mutlaka doğru iletişim kurulur. Buradaki önemli nokta dengeyi iyi kurmaktır. Anlayışlı olayım derken anlayışınızı kullanmaya kalkanlara izin vermeyin. Dikkatli davranın.
En önemlisi SAYGILI OLUN. Unutmayın saygısızca kurulmuş bir iletişimden asla saygı göremezsiniz. Saygı görmeden sevilmeyi beklemeyin bu da olmaz. Bir şeyi istiyorsanız önce verebilmelisiniz. Saygılı davranın ki saygı görün. Fikriniz dünyanın en müthiş fikri olabilir ama saygısızca dile getirilmiş bir fikir asla değer görmez ve sizin fikriniz olarak kalır. 
Doğru iletişim kurmak hayatın iplerini elinize almanızı sağlar. Doğru iletişim huzuru, saygıyı, mutluluğu verir. Yanlış sonuçları alır yok eder. Öncelikle insan olduğumuzu ve iletişim üzerine kurulmuş bir doğamız olduğunu unutmadan saygı ve sevgiyle yaklaşırsak her şeye doğru gitmeyecek hiçbir şey yoktur.

2.08.2018

Mutluluk için; Kendin olmak, iyi olmak, teşekkür etmek

Mutluluk... Böyle bahsedince bile kıpır kıpır eder insanın içini. Peki yeterince mutlu musun sence?  Mutluluk tam olarak ne? Mutlu insan nasıl hisseder? Mutluluk nelerden geçer?
Öncelikle küçük mutlulukları görmeyen insan için mutluluğun kavramı bile zordur hissetmek ne kelime. Kalbinde küçücük şeylere bile heyecan hissedemiyorsan hayat sana daha büyüklerini nasıl verebilir ki. Sen duyabildiğin için teşekkür etmezsen hayat sana nasıl güzel melodileri sunabilir? Sahip olduklarına teşekkür etmezsen nasıl daha fazlasını verebilir?
İnsanlar olarak çok istediğimiz bir şeyi elde edince kıymetini bilmek yerine o şeyden hemencik sıkılıveririz. Yaz gelse kışı, kış gelse yazı isteriz. Bir şey diler sürekli olsun diye dualar eder, olduğunda da teşekkür yerine kötü taraflarını bulur şikayet ederiz. İşsizliğe üzülür iş bulunca sabah gitmek istemeyiz. Bir yere gitmek ister, gidince çıkan en küçük aksilikte 'Neden geldim ki buraya?' deriz. Mutluluk bu şekilde nasıl gelebilir ki. O gelse de görmedikten sonra neden sende dursun ki. Kıymetini bilmediğin hiç bir şey sana ait durmaz. Dursa da sağlam kalmaz yıpranır. Bir eşyaya bile güzel bakmadın mı yırtılır, kırılır, yıpranır. Hislerine güzel bakmazsan da kaybolur senden uzaklaşır. 
Küçük deyip değer vermediğin şeyler başkalarının büyük hayalleri olabilir. Nankörlük edersen bir gün sahip olmaktan mutlu olmadığın şeyler hayallerin olur ulaşmak için çabalar durursun.
En basit örnek sağlığın. Ondan daha büyük teşekkür sebebi yoktur belki. Çünkü sen hayatta sağlam durabildiğin sürece yapamayacağın da bir şey yoktur. Sen tüm hayallerine attığın ilk adımsın. Peki kendine güzel bakmadığın müddetçe sen bu şekilde sağlam durabilir misin? Sağlam duramazsan hayallerine adım atabilir misin? Adım bile atamadığın hayaller asla hayatının bir parçasına dönüşemez. Hayatının bir parçasında hayallerini yaşayamazsan asla mutlu olamazsın. O yüzden sen sen olabildiğin için. Nefes alabildiğin için. Bugün de varolduğun için teşekkür etmeyi ve sırf bu sebeple bile mutlu olmayı asla unutmamalısın.
Kendin olmayı öğrenmelisin. Mutluluk istiyorsan bunu kendin olarak alabilirsin. İnsanlar ne der diye yaşayan kimse mutlu olamaz. İnsanlar kim? Senin hayatınla ilgili yorum yapma hakkını onlara kim verdi? Sana destek olmayan kişilerin köstek olmasına sen neden izin verdin? Hayat senin hayatınsa, seçimler de senin olmalı. Gerçekten desteğine inandığın kişilerin yorumlarını dinle; ama kararını kendin ver. Konuşmak için konuşan insanları duyma bile. Unutma hayat öyle bir yer ki konuşan konuştuğunu yaşar gün gelir de.  O yüzden sen kendi yolunda yürümeye devam et. Hayatı başkalarının gözünden yaşama. 
Kendi yolunda yürürken başkalarının yoluna laf etme, engel olma, kötü düşünme. Kalbinden geçen en küçük şeyi sen yaşarsın unutma. Hayatta herkes için mutluluğu dileyemiyorsan mutluluk sana uğramaz. İçinden iyiliği eksik edersen kalbinde güzellikler uçuşmaz. Herkes ne yaparsa yapsın. Kötü düşünceyi çıkar hayatından. Mesele zaten sana iyi olana iyi olmak değil ki. Asıl zor olan herkese iyi olmak. Kin tutmamak, affetmek, hoşgörülü, yapıcı olmak.
Mutluluk tüm hisleriyle temiz olan yerde kalabilir unutma. Hoş kokular bekliyorsan hayattan önce kalbinde çiçekler açabilmesini sağla. Kalbini güzellikle sula. Güzelliğin dışındaki her şeyi temizle ki çürütmesin açan güzel çiçekleri. Sen en küçük yağmurda çiçeklerini bırakır gidersen onlar kurur geri dönsen bile baştan başlamak zorunda kalırsın, güzellikler kaçarsa yerini kuru dallara bırakır. Her başlangıç sendeki hevesi azaltır. Ama sen tüm soğuklara, rüzgarlara, yağmurlara, kışa karşı kalbindeki çiçek bahçesinden vazgeçmezsen, güzel kokular hep hayatını sarar. Sen iyiliği tercih edersen mutluluk bir şekilde hep senle kalır.

28.07.2018

Her şeyin zamanı var kuralı


' Her şeyin bir zamanı var.' bu cümleyi hayatımızın her döneminde kullanırız. Peki gerçekten böyle bir kuralın varlığına inanarak mı bu cümleyi kurarız yoksa bizim için bir teselli cümlesi mi? Gerçekleştirmek isteyip gerçekleştiremediğimiz bir çok hayalimizde bu kural dilimizden dökülür. Ama ne yazık ki bir çoğumuz bunun gerçekten kural olduğunun farkında değilizdir. 
Hayatın bir çok kuralı vardır. Nasıl adlandırırsınız bilmiyorum ama zaman da bu kurallar arasında. Normal hayatımızda bazı kuralları çiğnemek bazen cazip gelebiliyor bizlere; ama hayatın bu tür akışıyla ilgili kurallara itiraz edildiğinde bazı problemlerin doğması kaçınılmazdır. 
Ortaya bir problem çıktığında hiçbirimiz sorunun bizden kaynaklandığını kabul etmeyiz. Neden oldu deriz , neden ben deriz ama hiçbirimiz bu soruları gerçekten nedeni bulmak için sormayız. Genel olarak durumun sebebini ya başka bir şey olarak değerlendirmeyi tercih ederiz ya da neden diyerek sadece isyan ederiz. Bazı problemlerin bizim aceleci tavrımızdan kaynaklandığını , hayatta bir zaman kavramı olduğunu ve her şeyin bir zamanı olduğunu asla düşünmeyiz. Oysa bazen ne kadar diretirsen diret o şey olmaz.  Zamanı gelmemiştir çünkü.
Çok küçük bir örnekle sınav anında en iyi bildiğin soruyu aceleci davranarak yanlış cevapladığın olmuştur mutlaka. Hayat çok büyük bir sınav sistemi aslında. Nasıl ki sınavda hem acele etmeye hem de çok yavaş davranmaya yer yok; hayatta tıpkı böyle ilerler.
Zaman çok kıymetlidir ve bana göre hiç bir anı boşa geçirilmemelidir. Hiçbir anı pişmanlıklarla, ah vahlarla, tühlerle, keşkelerle heba edilmemelidir. İşte bu noktada acelecilikten uzaklaşıp dikkatli olmaya odaklanmalısın. Kısacısı zamanın dengesini kurmayı öğrenmelisin.
Bir hayal için çalışmayı ertelemek zaman kaybıdır. Bir şeyi istiyorsan bir amacın varsa şuan harekete geçmelisin, çalışmalısın ama tüketmeden yapmalısın. Yani mevcut durumunu da koruyarak hareket etmelisin. Şuan sahip olduğun durumu, hayatı, mutluluğu bozarak, hırpalayarak, kendini tüketerek değil. O an o hayal için ne yapman gerekiyorsa yaparak ilerlemelisin. O amaç veya hayal için şuan beklemen gerekiyorsa beklemeyi de bilmelisin. Kısaca hayallerini elde etmeye çalışırken hayatla inat etmemelisin. Henüz zamanı olmayan bir şeye sahip olmak belki de beklediğin hiçbir şeyi getirmeyecek bunu kabullenmelisin. Bazen beklemek, sabretmek o hayal için verilebilecek en büyük çabadır. 
Hayat bir akıştan ibarettir. Bu akışın içerisinde de kurallar vardır. Zamanını beklemek en önemli kurallardan biridir. Bu kuralla inatlaşmak, isyan etmek, diretmek inatla olması gerektiğinde değil de sen  istediğinde bir şeylerin olması gerektiğine inanmak seni hayatın akışından uzaklaştırır. Bu akıştan uzaklaştığında dengeler bozulur. Dengelerin bozulması doğrudan çok yanlış getirir. Zamanı olmayan bir şeyi seni mutlu etmeyebilir. Zamanı geldiğinde dilediğin şey gerektiği kadar çabayı verdiysen zaten sana gelir. Ne gerekenden çok fazla ne de gerekenden çok az. Unutma gerektiği kadar çaba ve olması gereken zamanda...
Tüm bunlar olurken hislerini dinlemeyi unutma. Hisler çok önemli yol göstericilerdir. Eğer bir şeylerin yanlış gittiğini hissediyorsan küçücük bir huzursuzluk hissediyorsan gerçekten  de hayatında bir şeyler yanlış gidiyordur unutma. Belki de zamanı gelmeyen bir şeyleri oldurmaya çalışarak huzursuzluk getiriyorsundur ruhuna. Tamamen hislerinden kopuk kararlar alma. 
Sonuç olarak konu ne olursa olsun üstüne düşeni yaptıktan sonra sadece bekle. Hayat doğruyu senden daha iyi biliyor unutma. İnatla değil sabırla elde et hayallerini. Hislerin çok kıymetli. Onları dinle ve onlara tepki ver. Sakın göz ardı etme. En önemlisi günün sonunda teşekkür etmeyi sakın ihmal etme.

10.07.2018

Dert ettiğin şeylere bakma zamanı...


Hayata karşı ne kadar güçlüsün? Ne kadar yenilmezsin? Kendine bu soruyu ciddi ciddi otur sor ve cevaplamadan kalkma! Çünkü hayatının geri kalanını bugün gösterdiğin yenilmezlik belirler. Şikayet ettiğin şeylere dön bir bak. Gerçekten şikayet ettiğin şeylere çok mu büyük? Çok mu dayanılmaz? Hayata karşı tüm enerjini alacak, her sabah uyandığında tüm kötü sözleri hayata savuracak, tüm asık suratınla yeni doğmuş bir günü karşılayacak kadar ne yaşıyorsun? Güneşe bile gülümsemeyi neden unuttun. Teşekkür etmeyi, yaşamın içerisinde hiç fark etmediğin şu bahsedilirken küçücükmüş gibi gelen ama görmeyi, gerçekten yaşamanın ne demek olduğunu bilene kocaman gelen mutlulukları ne zaman unuttun?
Hayat her günün muhteşem geçtiği bir yer değil farkındayım. Sana her istediğini vermediğinden de eminim. Ama daha büyük bir gerçek var. Biz sahip olduklarının ne kadar değerli olduğunu tam olarak idrak edemeyen canlılarız. Belki de tam anlamıyla nankörüz kabul edelim. Şükretmeyi, teşekkür etmeyi hayatımızın ilk anına koymamız gerekirken biz şikayetleri, isyanları, neden böyleleri, neden şöyleleri koyuyoruz.
Dertlendiğin konulara bir bak. Trafik mi? Sabah erken kalkmak mı? İşinin olmayışı mı yoksa tam tersi her sabah gitmek zorunda olduğun işin mi? Sınavların mı? Sevdiklerinle yaşadığın sorunlar mı? Bir türlü bitmeyen işler, git git bitmeyen yollar, yapılmaya çalışılıp yapılamayanlar, başaramadıkların ya da başaramadığını düşündüklerin, belki hiç bir anlamı olmayan gerginliklerin, canının sıkılması, tatil yapamaman ya da pardon tam istediğin gibi yapamaman ( bu da önemli bir  sorun çünkü),  almak isteyip alamadıkların belki bir araban yoktur mesela ya da evin küçük büyük farketmez alamadığın belki bir kıyafet, çirkin çıktığını düşündüğün fotoğrafların, belki beğenmediğin bedenin, her gün ayna karşısına geçip kusur bulduğun bir sürü şey, bozulmuş saçların , hatta işi abartıp kırılmış tırnağına sırf şekli bozuldu diye üzülmelerin... Bunun gibi binlerce saçma sebebe şikayet ediyorsun her gün, her saat, her dakika... Yapma!!!
Çok daha büyük problemler var hayatta ve bunlar arasında bile kocaman gülebilen yüzler var. Güçlü insanlar var. Şükretmeyi, teşekkür etmeyi şartlar ne olursa olsun dik durmayı bilenler var. Onları düşün bir. Şikayet ettiğin o trafiğe hiç çıkamayan insanlar var, senin o bozuldu diye suratını astığın saçlarına karşılık saçları her gün avuç avuç dökülen insanlar var, sevdiklerini göremeyenler var, senin şikayet ettiğin hayatı yaşayamayan binlerce insan var ve onlar bir şekilde gülebiliyorken bizim bu hayatta anlamsız şeyleri dert edip surat asma hakkımız yok.
Artık fark et! Sen teşekkür etmediğin müddetçe, sahip olduklarının ne kadar değerli olduğunu göremeyecek kadar kör olduğun müddetçe, beklediğin şeyler sana gelmiyor. Sabah kalkabildiğin için, nefes alabildiğin için, hayal kurabildiğin için, bugün de o hayali gerçekleştirebilecek güce sabip olduğun için, yürüyebildiğin, koşabildiğin, gülebildiğin her an için, sevdiklerin için, sevip sevildiğin için, hissettiğin için, duyabildiğin görebildiğin tüm güzellikler için, sahip oldukların için, sahip olmaya çalıştıkların için, şu an yaşadığın hayat için , kendin için teşekkür etmeyi öğren artık...
Hayatın kuralı bu. Teşekkür et çünkü; her yol biter, her sıkıntı geçer, mutlaka tekrar gülebilirsin, güneş batar mutlaka tekrar doğar, kış biter yaz mutlaka gelir, yapraklar dökülür sonra ağaçlar tekrar yeşillenir, çiçekler solar bir gün tekrar rengarenk açar, hayat asla durmaz, günler geçer, aylar geçer, yıllar geçer, hayat hayalini kuramadıklarını bile verir şaşar kalırsın, hiç ummadığın şeyleri yaşar inanamazsın, olmaz dediklerin olur, olur dediklerin belki yerinde durur. Her şey olur da senin her doğan güneşi, her geçen kışı, her açan çiçeği , her geçen günü , her yaşanan mutluluğu görebilmen için tek bir şart vardır. Hala nefes alabiliyor olmak...Çünkü sen burdaysan yapamayacağın hiç bir şey yok.  Bugün de uyandıysan, nefes alabiliyorsan ve sağlıklıysan hayatın küçük dertlerini geride bırakıp, teşekkür et. Unutma sen varsan her şey mümkün, bugün ya da daha sonra ama mutlaka...

30.04.2018

Teşekkür'ün Gücü


Günlük koşuşturmalar, telaşlar, yoğunluklar, beklentiler, belki olmasını isteyip olduramadıkların, heveslerinin kursağında kaldığı şu meşhur durumlar, iyi bir şey yapmaya çalışırken yanlış anlaşılmalar, bazen hiç istemediğin olayların arasında kalmalar, sesler, her kafadan çıkan belki sana uyan belki tamamen sana zıt sesler... Ve tüm bunlar sonucunda yorulan sen...
Emek verdiğin çabaladığın halde bir türlü yapamadıkların var belki. Belki de ne kadar anlatsan seni anlamayan insanlar, belki ne yaparsan yap karşılığında haksızlığa uğradığın olaylar. Her şey nasıl da ters değil mi? Sanki hepsi senin karşında durmak için birleşmiş. Evet şu aksiliklerin arka arkaya gelme meseleleri de var tabi. 
Öncelikle sakin olman ve bir şeyi anlaman gerekiyor. Hayat asla sabit seyretmez. Bazen inişler çıkışlar olmak zorundadır. Çok kötü günler yaşarken şikayet ediyorsun peki çok mutlu günlerinde teşekkür ediyor musun? Çoğu zaman hayır. Fark etmiyorsun bile. Gülümserken teşekkür ettin mi hiç? Ailenle olduğun için teşekkür ettin mi? Güneşi görebildiğin için teşekkür ettin mi? Nefes alabildiğin için? Bugün de bir şeyler yapabilecek gücü kendinde bulduğun için, sevdiğin için, sevildiğin için... Şimdi karşına en önemli kişiyi al; kendini ve dürüstçe konuş. Gerçekten hakkıyla teşekkür ettin mi hayata? 
Abartmıyorum kesinlikle. Bunlar küçük ayrıntılar gibi gözüküyor olabilir gözünde. Ama zaten hayat bu minik anların, kalbinde hissettiğin küçücük duyguların, dudaklarının kenarında bir anda beliren kıvrılmaların, birinin sana sevgiyle bakışının senin ona tüm kalbinle karşılık verişinin, kuşların cıvıltısını duyduğunda içinde açan bahar çiçeklerinin, belki deniz dalgasının verdiği huzurun, belki de çok tanıdık gelen bir kokunun içinde gizli... Ve bunların tümü senin hayata karşı ne kadar hevesli olacağının göstergesi. Hayata karşı çaba göstermek, bazı durumlarda sabır edebilmek, güçlükler karşısında onlardan daha güçlü olabilmek ve ne olursa olsun sen kalabilmek için bunlara ihtiyacın var. Bunlar seni yaşama bağlayan ayrıntılar kesinlikle küçümseme. Şimdi tekrar düşün gerçekten hakkını verebilmiş misin bu hayat bağlarına teşekkür ederken.
Hayat sen teşekkür ettikçe çoğaltır teşekkür sebeplerini. Sen ne yaparsan onu yaşarsın, kalbinde olanlar nelerse onlar çıkar karşına. İyilikler verirsen hayata mutlaka iyiliklerini açar sana. Çaba gösterirsen pes etmeden mutlaka karşılığını alırsın. Zorluklar seni yıldırmamalı. Mücadele etmeden kimse kazanamaz. Uzun sürebilir, zor olabilir, belki umutlarını kırabilir. Ama yürüdüğün zaman bitmeyecek yol yok. 
Hayattaki tüm temanı güzellikler üzerine kur ki güzellikleri sunsun sana. Kimseye karşı içinden küçücük kötülük geçirme, çok kirli bir his ve kendi hayatındaki güzellikleri de kirletir emin ol. Adil ol. Ne olursa olsun objektif ol. Kim olursa olsun karşındaki haklı olduğuna inanıyorsan savun. Yanlış bir şey yaptığını düşündüğün an kendinle konuş, kendinle yüzleş. Önce kendine adım at. Kendine gelmezsen hayata asla gidemezsin. Ve asla pes etme. Kendin olmaktan, adil olmaktan, iyi olmaktan ve her anına teşekkür etmekten asla pes etme. 

21.04.2018

Yaşadığın her şeyin bir anlamı olduğunu biliyor musun?

Hayat çok fazla anlamlı ve bir o kadar da derin bir yer. Bazen insanların yaşamaktan sıkıldığını görürsünüz. Kimisi "yoruldum" der, kimisi "bıktım". Bu kelimelerle anlatırlar hayata karşı yorgunluklarını. Hayat zor gibi gözükür evet bazen de yorucu. Kimi zaman durağan kimi zaman hareketli, bazen hüngür hüngür ağlarsın, ertesi gün hiç olmamış gibi kahkaha atarsın. Çünkü insansın ve tüm bu duyguların bütününden ibaret bir varlıksın. Ağlamak istiyorsan ağlamalı, gülmek istiyorsan gülmeli, bağırmak istiyorsan deli gibi bağırmalı, susmak istiyorsan susmalısın. İçinden ne geliyorsa onu yapmalısın ama hayattan asla umudunu kesmemelisin. 
Ne yaşıyorsun bilmiyorum belki; ama başına gelen her neyse seni üzüyor olabilir bugün. İyi ama biraz önce bahsettiğim gibi yarın kahkaha atmayacağını kim söyledi. Belki yarın seni muhteşem bir gün bekliyor. Belki yarın güneş senin için doğacak. Umudunu kesersen yarından güneş nasıl ısıtsın içini nasıl aydınlatsın gününü. Sana bir çok şey iyi gelebilir, ama iyileşmek çok farklı bir şeydir. Bir çok kişi, bir çok yer, bir çok müzik sana iyi gelebilir. Ama iyileşmek işte o sadece senin yapabileceğin bir şeydir. Çünkü iyileşmek çaba gerektirir. Sen iyi olmak için çaba göstermezsen, dünyanın en güzel yerinde, en huzur verici müziğini dinleyip, en sevdiğin kişiyle sohbet et sadece anlık iyi hissetmelerden bir adım öteye gidemezsin. Tam tersi sen iyi olmak, mutlu olmak istiyorsan da bir sürü olumsuzluk içerisinde bile kendini iyi hissettirecek şeyleri bulursun. 
Hayatının ters gittiğini düşünüyorsan önce dönüp cesurca değerlendirmen gereken şeyler vardır belki ne dersin? Yaşadığın olumsuz olayların sana bir şeyler anlatmaya çalıştığını düşündün mü hiç? Bir konuda ders çıkarman gerekiyor olabilir. Dikkatlice ve cesurca olaylara bakmaya çalış.Biz insanlar geçmişte yaşadığımız hataları gözden geçirmek istemeyiz. Korkarız. Aslında hata yaptığımızı düşünürüz ve tekrar gözden geçirirsek hata yaptığımızı kabullenmekten korkarız. Oysa yaşadığımız şeyleri hata olarak değil deneyim olarak değerlendirebilirsek, dönüp bakmak da  bugün yaşadıklarımızla bağlantısını da sonucunda bir ders çıkarmayı da daha rahat başarırız. Bugün yaşadığın deneyimin sana ne anlatmaya çalıştığına odaklan. Kesinlikle hata demiyorum ama istediğin gibi gitmediğini düşündüğün durumlar varsa düzeltmek için öncelikle ders çıkar. Yanlış gittiğin yolları belirle. Unutma bir çok yol olabilir ama yanlış olanları görebilirsen geriye sadece doğru yol kalır. 
Deneyimleri yaşamaktan korkma, bugün yaşadıklarının da geçmişte çıkarmadığın bir dersin sonucu olabileceğini unutma. İyice düşünürsen aslında yaşadığın her şeyin sana yol gösterici olduğunu göreceksin. Kendine karşı dürüst ve objektif ol. Çıkarman gerektiğin sonuçları çıkardıkça hayatın olmasını istediğin gibi olacak. Yürümek istediğin yollara yaklaşacak daha farklı görmeye başlayacaksın. Şunu da unutma hayat tüm getirdikleriyle güzel bugün iyi hissetmiyor olabilirsin, belki bu senin  yarınki gülümsemelerinin daha çok kıymetini bilmeni sağlayacak. Hayat tüm getirdikleriyle güzel. Anı yaşamayı, yaşadıklarının kıymetini bilmeyi ve ne olursa olsun teşekkür etmeyi unutma. 

15.04.2018

Yaşıyorum Diyebilmen İçin

Keşke her istediğimiz gerçekleşebilse değil mi? Ne kadar rahat bir hayat olurdu düşünsene. Bir şey istediğinde hiç beklemesen, hiç uğraşmasan, çalışmasan, hiç yorulmasan mesela ne güzel olurdu. İstediğin şey hemen gerçekleşse hiç umut etmesen, hiç olur mu olmaz mı diye düşünmesen nasıl da kolay olurdu hayat. Ve ne kadar da anlamsız...
Evet anlamsız... Anlamsız olurdu o zaman her şey. Bir şey dilerken mesela, olmasını çok istiyorsan sadece istiyorum deyip geçmezsin. Onu dilerken bile umutlanırsın, hayalini kurarsın, düşünürsün ne yapmalıyım diye. Hayattaki belki en önemli sorulardan biridir: "Ne yapmalıyım?" Bu soru hatırlatır insana kim olduğunu, ne istediğini neler yaptığını ve neler yapabileceğini. Bu soru öğretir sana hayattaki amacını. 
Eğer her şey kolayca sana geliyorsa önce umut duygunu kaybedersin. O seni sen yapan yaşaman için, çalışman için seni arkandan iten o duyguyu kaybedersin. Sonra istemekten gerçekten kalpten istemekten vazgeçersin. Bir şeyi dilerken, hayalini kurarken hissettiğin o duygulardan vazgeçersin. Duygularını kaybetmek ne kadar da kötü, hissetmemek istemenin ne demek olduğunu unutmak... Bunları unuttukça koşmaların yavaşlar yürümeye başlarsın, önüne dimdik bakmayı unutur yürürken düşmeye başlarsın.  Zamanla düştükçe kalkmak zor gelir olduğun yerde kalırsın.
Hayat için koşturmayan, üretmeyen, çalışmayan gerçek amaçları, hedefleri, hayalleri olmayan birinin hayatı da yok demektir. Her şeyin kucağına istediğin an düşmesi seni tembelleştirip, hayatını elinden alır. Zaten hayat her şeye sahip olmana izin veremez. Her istediğine kolay sahip olmaya alışırsan zamanla kazanamadığın şeyleri seni kolayca yıkar. Zorluğu bilmediğin müddetçe zorlukla savaşamazsın. Bilmediğin hiçbir şeyi yenemezsin. 
Hayatta karşına gelen ne olursa olsun seni yıkmasın istiyorsan istediklerin için mücadele etmeyi öğrenmelisin. Hedeflerinin kendiliğinden gelmesini beklemeden onlara doğru yürümelisin. Eğer gerçekten yaşamak istiyorsan kendin olmalı, hayal kurmalı, gerçekleştirmek için uğraşmalı ve gerçekleştirdiğinde de tüm duyguları sonuna kadar yaşamalı, hissetmelisin. Çünkü insansın ve bunları yaşamadan yaşıyorum diyemezsin. 
Hayattaki en mantıklı eylem hayal kurmaktır. Evet kim ne derse desin. Hayal kurmak mantık işidir. Hedefi olan, gerçekten isteyen, çaba gösteren ve çalışan herkes hayal kurar. Hayallerin geleceğindir. Yaşamak ciğerlerine nefesi doldurup boşaltmak değil, o nefesi tüm hücrelerinde hissetmektir. Yaşamak sadece soluk almak değil, aldığın soluğun hakkını vermektir. Gerçekten yaşıyorum diyebilmek için; duyguların olmalı sonuna kadar yaşadığın, hayallerin olmalı her an biraz daha yaklaşmaya çalıştığın, fikirlerin olmalı delice savunduğun, amacın olmalı hayatına anlam katan, duruşun olmalı yalnızca sana ait ve en önemlisi gerçek bir kalbin olmalı iyiliğe sonuna kadar açık, kötülüğe sonsuza kadar kapalı. 

10.04.2018

Hayatın Belirsizliklerinden Sıkılanlara


Şöyle bir senaryo düşün, bir butona basıp istediğin tarihte ne yaşayacağını gördüğünü düşün... Harika değil mi? Düşünsene doğum gününde neler yaşayacaksın biliyorsun, sınav sonuçlarını, ileri bir tarihteki işini, ilerde seni bekleyen her şeyi, gelecekteki seni, gelecekteki hayatını, yarını bildiğini düşün. Harika gibi gözüküyor. 
Tüm yaşayacağın güzellikleri bekleyeceksin, kim bilir ne kadar heyecanlanırsın beklerken, ne kadar sabırsızlanırsın. Peki hayat mükemmel mi işliyor?  Gelecekte bizi sadece iyi deneyimler mi bekliyor? Hiç olumsuzluk yok mu? Belki şuan hayatının çok belirsiz bir dönemindesin. Belki bu belirsizlik seni yoruyor, belki bir an önce gelecekteki sana gitmek istiyorsun ama bir düşün her şeyi bilerek hayat geçer mi? 
Hayat deneyimlerin karmasıdır. Bazen canını sıkan olaylar olurken ertesi gün seni havalara uçuran mutluluklar yaşayabilirsin. İnişli çıkışlı bir düzenin içerisindesin. Belirsizlikler çok sıkıcı biliyorum; fakat insanı yaşama bağlayan şey de hayattaki o belirsizlikler. 
Bir şeyler için çaba harcarsın, başarmak için çalışırsın ama bazen sonuç beklediğin gibi olmaz. Eğer çalışırken sonunu bilseydin belki de çalışmaya olan isteğin, tüm motivasyonun, çaban bitecekti. Peki bir şeyin sonucunun kötü olması sana hiçbir şey kazandırmaz mı? 
Hayatta sürekli sonuçlara odaklanıyoruz. Sonuç beklediğinse iyi, sonuç beklediğin gibi değilse kötü olarak nitelendiriyoruz. Oysa hayat sonuçlar değil, deneyimler bütünüdür. Bir olayı yaşarken sonucunu değil, olayın bütününü düşün. Sonuç kötü olabilir, peki sana neler kattı? Sana neleri öğretti? Sana nasıl dersler verdi ya da sen nasıl dersler çıkardın yaşadıklarından? Sen yaşadığın olaylarda görmen gerekeni görebilirsen eğer; bir daha ne yapman ve ne yapmaman gerektiğini öğrenmiş olursun. Hangi yollardan nasıl geçmen gerektiğini öğrenirsin. Bazen beklediğin gibi olmayan o kötü olarak nitelendirdiğin sonuç, hayatının dönüm noktası olabilir. ' Her şerde bir hayır vardır.' Hayatının bir anında mutlaka bunu yaşamışsındır. 
Hayatta sonuçlara odaklanarak yaşarsan asıl alman gerekenleri alamazsın. Hele bir de yarınını bilirsen, beğenmediğin bir sonuca giden yolda yürümezsin. Bir yola girdiğinde deniz bulmak istiyorsan eğer sonunda çöl olacağını bilirsen o yolda asla yürümezsin. Ve o yolda yürümemen demek, deniz yok diye sonunda yoldan vazgeçmen demek, belki de yol üstündeki rengarenk çiçeklerden, belki yemyeşil ağaçlardan, kuşların o duyabileceğin muhteşem şarkılarından, renkleriyle mucize olduğuna seni ikna eden kelebeklerden, belki mis gibi meyve kokularından, belki yol boyu seni bekleyen tüm güzelliklerden vazgeçmen demek... Sonu için hayatın kendisinden vazgeçemezsin. Unutma hayat iyi ya da kötü gelecek ama mutlaka her deneyim sana bir şeyler ekleyecek. Hayat yaşadıkça öğrendiklerinle, hayat tüm belirsizlikleriyle güzel. Yarını beklemeyi, umut etmeyi ve en önemlisi her şey için teşekkür etmeyi unutma...

7.03.2018

Kendi olan tüm kadınlara...


Sana ne öğrettiler unut. Hangi tabularla büyüdün unut. Sana neyi nasıl yapman gerektiğini söyledilerse unut. Kendini kendin bul. Kendini baştan yaz. Sen kadınsın. Sen istersen tüm her şeyi baştan yazarsın.
Doğduğun andan itibaren önce renklerle başladı ayrımcılık pembeler, kırmızılar yakışırdı sana, maviler, lacivertler sana ait değildi, dünyanın belirli renklerini üstüne yakıştırıp belirli renklerinden mahrum bıraktılar. Sonra hep elbiseler, etekler giydirdiler. Pantolon giydiğinde 'erkek çocuğu gibi' dediler. Sen 'kız'dın ve kız gibi davranmalıydın. Yakışanı(!) giymeli. Yakışan rengi seçmeliydin. Neyin yakışacağına da asla karar veremezdin. Yakışanı seçmekle görevli birileri hep vardı ve bu asla sen değildin. Kendini nasıl iyi hissediyorsan onu giymene izin vermediler.
Çıtı pıtı olmalıydın sözde. Öyle 'erkek çocuğu' gibi sokaklarda koşamazdın. Yerlerde yuvarlanamazdın. Ağaçlara tırmanamazdın. Her zaman güler yüzlü olmalıydın ve asla birine kızıp, sinirlenip bağıramazdın. Erkek çocukları işte onlar sinirli olabilirdi ama sen 'kız'dın ve kız gibi davranmalıydın. Kendini nasıl iyi hissediyorsan öyle davranmana da izin vermediler.
Biraz daha büyüdün artık oturaklı olmalıydın. Sokaklarda bağıra bağıra konuşamazdın. Kahkaha atamazdın. Geç saatlere kadar arkadaşlarınla dolaşamazdın. İstediğin yere gidemez, istediğin saatte dönemez. İstediğin kişilerle arkadaşlık yapamazdın. Belki içinden bağıra bağıra şarkı söylemek geliyordu değil mi? Neyse unut gitsin içinden geçenleri nasılsa onları da yapamazdın. Saçmalıktı bunlar ve elalem diye bir topluluk vardı. Onlar genelde konuşurdu , 'kız' olarak görevin onların hakkında az konuşmasını sağlamaktı. Yani ne derlerdi ona: 'Elalemin ağzına laf verme'. Biliyorum izin vermediler. İçinden geçenleri yaşamana izin vermediler.
Büyüdün okumak istedin. Seçmene izin vermediler. İstediğini okumaya hakkın yoktu. Meslekler birileri tarafından erkek işi ve 'kız işi' diye ayrılmıştı. Belli kriterleri vardı tabi de  sorgulama boşver senin kafan basmazdı böyle şeylere. Beceremezdin mesela o meslekleri. Ağırdı onlar sana. Kendine göre bir meslek seçmeliydin. Yine izin vermediler. Ne olacağına bile onlar karar verdiler. 
Anlamadılar seni üzdüler, yıprattılar, istedikleri gibi davranmadığında kızdılar, istedikleri gibi giyinmedin diye köpürdüler öfkeden. İstedikleri hayatı yaşamadın diye, sadece özgürlük hakkını kullandın diye, yaşama hakkını elinden almaya çalıştılar . Yaşamana bile izin vermediler.
Hayat aktı. Herkes senle ilgili kararlar aldı. Herkes senin nasıl olman, neler yapman, nasıl davranman gerektiğine dair dersler verdi. Herkes bir şeyler anlattı. Herkes konuştu. Erkeğe ağız dolusu erkek diyebilenler sana kadın demeye çekinip kız, bayan diye cinsiyetini yumuşatmaya çalışanlar bile konuştu. Peki sen ne yaptın?
Sen tek bir şey duydun... Kendini... 
İstediğini giydin. Gökkuşağının tüm renklerini üzerinde taşıdın. Öyle de bir yakıştırdın ki kendine ağızlarını açmaya cesaret edemediler. İstediğin gibi davrandın. Gülmek istersen güldün, kahkaha atmak istersen attın. O anlarda aydınlandı dünya. Sahi ne de çok yakıştı gülmek KADINa. 
Yapamazsın dediler sen yaptın. Başaramazsın dediler sen başardın. Altından kalkamazsın dediler sen kalktın. Hangi mesleği yapmak istiyorsan öyle bir yaptın ki. Utandılar demek isterdim ama utanmadılar. Ama çok korktular. Sen yürüdükçe, başardıkça, okudukça korktular. Gücünü farkediyor olmandan korktular. Eleştirdiler. Başaramadılar. Ne kadar da güçlüydün KADIN. Seni yıkamadılar.
Tabuları yıktın. Yıkamadıklarında oldu farkındayım pek umursamadın. Önemi yoktu çünkü kimin ne düşündüğünün. Sen kendinle ilgili düşünüp, kararlar aldın. Hayatına sahip çıktın. Sen sadece kendi düşüncelerinle, kendi isteklerinle, kendi hissetiklerinle , kendi hayatına yürüdüğün o an yere nasıl da sağlam  bastın KADIN. 
Birimize dokunulduğunda, bağırıldığında, haksızlık yapıldığında için nasıl da kanadı, almadı için olanları, kaldıramadın. Susmadın. Kim varsa düşürülmeye çalışılan, yerden kaldırdın. Ellerimiz birleştiğinde sustu o kirlenmiş yürekler, zehirli zihinler. Yenildiler sana, size, bize. Avaz avaz bağırdın, hakkını aradın. Başkasının, kendinin, çalınmaya çalışan tüm hakların arkasındaydın. Biz birlik olunca nasıl da korkusuzduk KADIN.
Bize nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen zihinler, yavaş yavaş sadece kendileriyle ilgili konuşmayı öğrenecekler. Kadının önce sizin gibi insan olduğunun farkına varın. Sonra da ne isterse onu yapabileceğini anlayın. 
Bir kadına en çok ne istiyorsa o yakışır. İçinden geldiği gibi davranan, giyinen, konuşan ,gülen, yürüyen, çalışan bir kadın, özgürlüğünü yaşamak isteyen bir kadın. Kadın insandır, kadın erkeğin namus, ahlak ve bunun gibi değerlerinin göstergesi kanıtı değildir. Bu tür değerler herkesin kendine aittir. Kadın mini etek giydi diye namussuz olmaz. Mini etek giyen bir kadını taciz eden, şiddet gösteren erkeğin namus kavramından bahsetmesi komik sadece. İnsan bilmediği bir şey hakkında konuşmamalı sonuçta. 
Kadın kendidir. Kadın kadındır. İnsan olan herkes zorunda kalmadan kendiliğinden buna saygı duyar. Kadınların attığı her adımda arkasında durabilen tüm erkeklere, hemcinsinin gücünü farketmesine yardım eden tüm kadınlara teşekkürler.  Günümüz kutlu olsun KADIN. Kendin olduğun için çok şanslısın.

16.02.2018

Utanıyorum çocuk...


Çocuk... Hiç hak etmiyorsun yaşadıklarını. Güzellikler görmeliydin sen hep. Güzellikler yaşamalı, yaşadıkça öğrenmeli, büyüdükçe öğrendiğin güzellikleri öğretmeliydin. İzin vermediler biliyorum. Daha konuşamıyorken doğru düzgün, yürüyemiyorken destek almadan, belki en güvendiğin insanlardan bile kötülükler gördün sen. O minicik bedenine, dünyalar kadar sevgi dolu o minicik yüreğine, o masum duygularına, ruhuna dokundular senin. 
İçimin nasıl acıdığını bilemezsin seni düşündükçe. Ben böyleyken sen ne acılar yaşadın düşünemiyorum bile. Nasıl dayandın? Belki de dayanamadın. Hayata gözlerini bunları görmek için açmadın.
Çaldılar her şeyini biliyorum. Hayatını, geleceğini, mutluluğunu, hayallerini, yüreğinden geçebilecek tüm güzellikleri çaldılar. İnsanlara olan güvenini çaldılar. Gözlerinin içindeki ışığı, dudaklarının kenarındaki gülümseme kıvrımlarını çaldılar.
Utanıyorum sana dokunanlarla aynı sıfatta anılmaktan. 'İnsan' denilmesinden onlara utanıyorum. Herhangi bir canlı ne zaman bu kadar kötü olabildi bilmiyorum. Oysa hepimiz doğduğumuzda senin gibiydik çocuk. Her birimiz kötülük nedir bilmeyerek geldik. Sahi ne zaman bu kadar kötülüğü öğrendik.
Kötülük yayıldı çocuk. Dünya kötü bir yer oldu. Kötülük yapanlar vardı. Sonra onlara göz yumanlar çoğaldı. Susanlar arttı. Göz yumanlardan, susanlardan, dur demeyenlerden güç aldı ruhları kötü olanlar. Kötülük böyle böyle yayıldı. Git gide arttı.
Tüm olanlar yetmezmiş gibi bir de kötülüğün üstünü örtenler çıktı, yüzsüzce olanları normalleştirmeye çalışanlar türedi. Dayanamıyorum ve inanamıyorum. Bu insanlar bu kadar günahı kalplerine nasıl yükledi?
Senin yaşadıkların artık başımı öne eğdiriyor. Senin yaşadıkların omuzlarımı çökertiyor. Senin yaşadıkların benim kalbimi parçalıyor ve sana bunları yaşatanlar hak ettiklerini görmüyor. Ne desem ki sana. Ne söylesem boş.
Dünya kötülüğe bu kadar alıştı mı gerçekten? Minicik bir bedenden haz almaya çalışan pis ruhlara alıştık mı gerçekten?  Sustuğumuz sürece devam edeceğini görmüyor muyuz? Her birimizin canı yanmıyor mu bir masumun hayatını çalarlarken? İnsanlığımızdan mı vazgeçtik biz? Susmayın. Durmayın. Onlar durana kadar durmayın. En ağır cezayı alana kadar vazgeçmeyin. Daha fazla kötülüğe izin vermeyelim. Böyle giderse yanınızdan geçen bir çocuğun gülümsemesine başınızı yere eğip, kıpkırmızı kesilerek cevap vereceğiz.  Böyle giderse zaten yanımızdan geçen çocukların gülümsemelerini göremeyeceğiz.


7.02.2018

Başarılı insanların en önemli özelliği; kendilerine olan inançlarıdır.


İnanmanın gücünün farkında mısın? Başarı, mutluluk, tüm güzellikler ancak inanınca sana gelir. İnanmadığın sürece asla sahip olamazsın. 
Her birimiz özeliz çünkü her birimiz farklıyız. Birbiriyle tamamen aynı olan özelliklerimizi bulamayız belki tek bir şey dışında; hayal kurma. Hepimizin hayalleri var gelecek için. Hayal kurmam diyenin de var eminim, çünkü onlar sayesinde çaba gösteriyoruz hayatta. Hayallerimiz için çalışıyoruz. Hayallerimiz için yürüyoruz, koşuyoruz, bazen düşüyoruz. İşte asıl farkımız da bu nokta da başlıyor.
Mutlaka farketmişsindir. Herkes hayal kurar, bir çoğu onlar için çaba gösterir; ama çaba gösteren herkes başarılı olamaz. Neden? O kadar emek, uğraş, çalışma varken neden? Bu gibi durumlarda kurduğun cümleleri biliyorum. 'Bu kadar emek vermişken başarısız olman haksızlık, o kadar uğraştın bir adım bile yaklaşamadın hayaline, böyle giderse asla gerçekleşmez bu hayaller; sen asla başarılı olamayacaksın, başka insanlar çok şanslı sen şanssızsın hep ondan oluyor. Zaten hiç şans seni bulmadı ki. ' bu cümleleri kurduğunu biliyorum. Bu cümlelerden sonra genel olarak da o şanslı gördüğün insanların başarılarını izleyeceksin sadece ve neden ben değilim sorularını soracaksın kendine. 
Öncelikle sakin ol. O insanların başarılı olmalarının sebebi sadece şansları değil, asıl mesele inançları. Kendilerine olan inançları. Zorluklardan geçmeyen insan yoktur. Zor yollar başarının hazırlığıdır. Bu aşamada başarısız da olunur, umutların da kırılır, adımların da yavaşlar hatta düşebilirsin de. Başarılı insanların en önemli özelliği en dipte olduklarını hissettikleri bu anda bile vazgeçmemeleri, kendilerine olan inançlarını kaybetmemeleri. Düşseler de kalkarlar. Başa dönseler de korkmazlar tekrar devam ederler. Her olumsuzluğu tecrübe olarak görürler. Yapmamaları gerekenleri sadece düşünce öğreneceklerini bilirler. 
Sen düştüğünde bu yolun sonunda kazanamayacağını düşünürsen vazgeçenlerden olursun. Olumsuzluklarda güçlü duramazsan, şanslı olarak nitelendirdiklerinden değil, şansız olduğunu düşünüp kenarda onları izleyenlerden olursun. En kolay şey kurban gibi hissetmektir. En kolayı başarısızlığı şanssızlığa bağlamaktır. En kolay eylem vazgeçmektir. Hayallere giden yol ne olursa olsun adım atmaktır oysa. Ve vazgeçmek atılan bir adım değildir.
Kendine olan inancını kaybetme. İstersen her şeyi başarabilecek güçtesin. İstiyorum demekten değil gerçekten istemekten bahsediyorum. Gerçekten isteyenler dizleri kanasa da vazgeçmez unutma. Hayat vazgeçilebilecek bir şey değil, hayallerin hiç değil. Kimse inanmasın isterse sana, yolunu taşlar çıksın sürekli, hayallerine uçmuşsun sen desinler. Kime ne ki? Kanatların varsa uçarsın zaten. Onlar hiç bir zaman kendine olan inancının senin kanatların olduğunu göremeyecekler. Zaten önemli de değil. Sadece sen bil yeter.

5.02.2018

Kelimelerinle tüm hayatını değiştirebilirsin


Hayatta bazen küçük ayrıntılara dikkat etmiyoruz ama tam da oralarda saklı aslında her şey. Konuşurken kaç kez düşünmüşsündür ben bunu yaşarım diye? Belki hiç. Ama her konuşmanda her cümlende aklına gelmeli bu. Bugün ağzından çıkanlar yarın senin hayatın olabilir.
Kelimelerin çok güçlüdür. Özellikle de gerçekten inanarak söylediklerin. Bilinçaltı çok güçlüdür, bir o kadar da güçsüz. Bilinçaltı bir anlık bir şeyi bile saklayabilecek kadar güçlüdür. Sana rüyaları gösterecek kadar güçlü, hayallerini gözünde canlandırabilecek kadar güçlü. Ama hayallerle, rüyalarla gerçekleri ayırt edemeyecek kadar güçsüzdür. 
Şimdi bir düşünelim bazen bir hayal kurduğunda içinin mutluluktan kıpır kıpır olduğunu hissettin mi? Hayali bile gülümsetti deriz hani. Gerçekten yaşadığını hissedersin çünkü. Doğal olarak tepkilerinde gerçekten yaşadığında olabilecek tepkilerdir.  Kötü bir olayı düşündüğünde, korkularını, doğabilecek kötü bir sonucu düşündüğünde yine o ana girersin. O olayı yaşasan belki için aynı acıyacak, içinde o huzursuzluğu hissedersin. Bir şeyin gerçekleşmiş olmasına gerek yok bazen sadece seni mutlu edecek bir sonucu, gerçekleşmiş gibi düşünmek bile gözlerini doldurabilir. 
Bunlar bilinçaltının etkileridir. Sen sadece düşünsen bile, yaşamış gibi hissedersin.
Şimdi gelelim kelimelerin gücüne. Bu konu içerisinde kelimeler nerede dersen eğer; kelimelerin bazen bilinçaltının anahtarı olabilir. Yani o an önemsemeyebilirsin ama inanarak söylediğin bir kelime senin yaşayacağın bir şeyi belirleyebilir. Nasıl mı? ' Her şey ters gidiyor bugün.'  bu cümleyi hepimiz kullanmışızdır ve emin ol her şey ters gitmeye devam eder o gün. Çünkü sen söyledin. Sen buna inandın. O gün her şeyin ters olduğuna inandın. Belki de her şey ters gitmemişti ne dersin? Belki kamera arkasında, görmediğin bir yerlerde senin için hayırlı bir şey oldu. O gün ters gittiğini düşündüğün şeyler belki sana güzellikleri getirebilmek için oldu. Vardır bir hayır cümlesinin güzelliği işte. Emin ol vardır bir hayır. Sen günün ters gittiğine inanma vardır bir hayır de. Üstünde durma.
'Bugün çok şanslıyım.' Evet bugün çok şanslısın. Bu cümleyi kullanıyorsan eğer o gün sırf kullanabildiğin için bile şanslısın. Demek ki bu cümleyi söyletecek güzel şeyler olmuş bugün. Bu cümleyi kullandıkça çok daha şanslı olacaksın. 
Bunun gibi bir çok örnek var aslında her birimizin hayatında. Yeter ki dikkat et göreceksin. Ben başarılıyım dedikçe başarılı, mutluyum dedikçe mutlu, iyiyim dedikçe iyi olursun. Bu yazdıklarıma güven. Bir püf nokta da hiç bir şeyi erteleme diyorum ya hani. Kelimelerini de erteleme sakın. İyi olacağım deme. İyiyim de. İyisin çünkü. Şuan iyiyim dersen daha iyi olacaksın. 
Kelimelerin çok güçlü. Kullanırken dikkat et. Gelişi güzel konuşma. İnanarak söylediğin her şeyin hayatında bir anlamı var unutma. Hayatında olmasını istediğin şeyleri söyle, olmasını istemediklerini düşünme bile. Güzel kelimelerle, güzellikleri yaşaman dileğiyle...

4.02.2018

Pazartesi sendromuna ilaç ; Pazartesi teşekkürü


Günümüz çalışanının, öğrencisinin kısacası haftanın ilk günü sorumluluğu olan ve yapmak zorunda kalan herkesin en çok şikayet ettiği konu. Hafta sonuna alışan bünyelerimizin pazartesi günü erken kalkmaya, koşuşturmaya,çalışmaya, trafiğe kısacası hiçbir şeye tahammülü yoktur. Artık iyice de doladığımız için dilimize sendrom lafını, insan gerilmeyecekse de geriliyor pazar akşamından. 
Aslında bugünün bu kadar korkunç gözükmesine sebep sensin. güzel başlarsan güzel devam eder. Ama koştura koştura iki lokma atıştırıp, hazırlanıp evden çıkıyorsun  Daha uyanamadan kendini stresle doldurup, bir de daha fazla stresin olduğu trafiğin içine giriyorsun. Tabi ki burada bitmiyor seviyeyi biraz daha artırıyorsun ve en stresli ortama, işi gidiyorsun. Hatta yaklaştıkça belki biraz fena bile oluyorsun değil mi? Şimdi geriye sarıyoruz ve hikayeyi biraz değiştiriyoruz.
Öncelikle kendine güzel geçireceğin bir gün olacağına dair bir önceki akşamdan söz ver. En önemlisi zaten kendine verdiğin sözü tutmaktır. Yarın erken kalkman gerektiğine göre erken uy, erken uyu ki kendine zamanın olsun. Sabaha yapacak çok şey var.
Ve pazartesi sabahı...
1. Sendrom falan yok. Neye inanırsan o olur. Tam tersi pazartesi yeni bir haftanın başlangıcı ve kim bilir ne güzellikler bekliyor seni.
2.  Evet erken kalkıyorsun ama koşturmacasız bir sabah enerjini yükseltebilir. Bu da gününün güzel geçmesini sağlar. Daha pozitif, daha az gergin olursun. Bu yüzden alarm çaldığı gibi kalkıp koşturarak çıkmak yerine, saatine öyle bir ayarla ki kendine gelerek yataktan çıkacak vaktin olsun. 
3. Saatini 2. maddeye göre ayarladın ve kalktın. Şimdi her pazartesiden daha fazla vaktin var işe gitmek için. Bunu güzel değerlendir. Öncelikle diğer pazartesilerdeki gibi atıştırıp çıkmak yok. Eğer enerjin olsun, mutlu bir gün olsun istiyorsan sağlıklı bir kahvaltı yapmalısın. Gerçekten kahvaltıya hakkını ver. 
4. 5 dakika veya 10 dakika hiç farketmez mutlaka kendine vakit ayır. Her şeyden uzak sessizce ya da sevdiğin bir müzikle seni rahatlatacak bir şeyler yap. İstersen otur bir kahve iç, istersen 5 dakika bile olsa spor yap ama mutlaka kendine vakit ayır. Bu seni sakinleştirir.
5. Evden çıkmadan önce mutlaka pozitif düşün, gülümse, güne güzelce hazırlan. Bugün güzel geçecek. Aksilikler her zaman var. Önemli olan senin onlara karşı tepkin. Onlara sakince çözüm bulmaya çalış. Çünkü sinirlenip strese girmek hiçbir işe yaramıyor sen de biliyorsun. En iyi çözümleri sakince düşünerek bulabilirsin.
Şimdi başka bir boyuttan bahsedeceğim. İşinden. Pazartesi sabahlarını bir kenara bırakalım. İşine bakış açın ne ya da sorumluluğuna?  Onu sevmiyor olabilir misin. Belki seni tatmin etmiyor bu iş, belki hayallerini karşılamıyor ya da herhangi bir sebep senin kendini oraya ait olmanı engelliyor olabilir. Belki de pazartesilerini kabusa çeviren şey budur ne dersin?
İşini sevmeye çalış, sevmezsen başarılı olamazsın. Hayallerine gidebilmek için bu yoldan geçmen gerekiyorsa geçmek zorundasın. Baktın ne yaparsan yap olmuyor ve artık seni ileri derecede etkiliyor işte o zaman unutmaman gereken tek şey var: en değerli şey sensin, kendini sakın tüketme. 
İşini sevmiyorsan bir de kendi bakış açını tart, zaman ver ve düşün. Gerçekten gördüğün kadar olumsuz mu her şey yoksa sen mi abartıyorsun. Gerçekten bazen biz insanlar fazla büyütüyoruz her şeyi. Belki de düşünceni değiştirdiğinde her şey o kadar kötü değildir. 
Ne olursa olsun pazartesiler için teşekkür et. Yeni bir haftaya başlayabildiğin için, güneşi tekrar gördüğün için, sabah erken kalkmana sebep olan bir sorumluluğun olduğu için teşekkür et. Hayat için nedenlerin var mutlu ol. Çünkü bir çok insan her gün, pazartesileri erken kalkmak için dilekler diliyor olabilir. Düşün hangi tarafta olmak isterdin? Bence bulunduğun taraf için çok şanslısın. Umarım bunu anlar ve her pazartesi mutlulukla uyanırsın.



2.02.2018

Hayallerini tek tek topla, kendi hayatını yarat


Hayallerinle gerçeklerini hiç tarttın mı? Hangisi ağır geldi? 
Ben hayallerden bahsederim sürekli, hayalleri gerçekleştirmek gerektiğinden, ne kadar zorlu da olsa yollar ,devam etmek gerektiğinden. Pes etmenin gereksizliğinden. Mutluluğun, gerçek başarının anca hayalleri gerçekleştirmekten geçtiğinden,  aslında her birimizin kurduğumuz hayaller kadar var  olduğundan, hayallerden vazgeçilmezse ve gerçekten emek verilirse mutlaka gerçek olacağından hatta kurulan her hayalin geleceğin planı olduğundan bahsederim. 
Ben bunlardan bu kadar bahsederken tabii ki duyarım şöyle bir cümleyi; " Bunlar gerçek hayatta yok."  Hatta belki sen de bunlardan birisin şuan. Ama haklısın. Hayallerimizi yaşamamıza engel olan o kadar faktör var ki. Sen hayal kurmak istersin, sonra hayat gelir gerçekleri gösterir ve GERİ ÇEKİLİRSİN. Sonra bir daha denersin, hayat öyle bir şey der ki belki ömür boyu hayal kurmaktan VAZGEÇERSİN. Peki bundan önceki iki cümlenin sonuna bakar mısın?  ÇEKİLİRSİN, VAZGEÇERSİN. Farkında mısın? Ne yaparsan yap aslında sadece sen yapabilirsin. 
Hayat konuşur ama sen istediğin şeyi duyabilirsin. Hatta istersen hayatın sana güzellikleri duyurmasını sağlayabilirsin. Birileri gelir, hayallerini anlatırsın sana imkansızlıktan bahseder inanabilirsin. İnanma. İmkansızlık kime göre? Senin kurduğun hayallere imkansız deme hakkı ne hayatta ne başka birinde hatta sende bile değil. İmkansız olduğunu düşünsen o hayali kurmazdın emin ol. Evet çok zor olabilir ama imkansız değil. Umut etmek, umutsuzluktan daha zor gelir umut etmekten kaçabilirsin. Hayat umut ettiğin kadar yaşanırken, umut etmekten kaçarak kendine yaptığın haksızlığın farkında değil misin? Kendine bu kadar kötü davranma...
Eğer kendine inanırsan tüm hayaller gerçek olur. Eğer gerçekleştirmek için emek verirsen elinden hiç bir şey kurtulamaz. Eğer kötülüklerin arasında bile iyilikleri görürse gözlerin, kalbin sadece iyiliklere cevap verir. İyilik sadece iyilikle gelir. Eğer tüm 'olmaz' diyenlere inat olur diyebilecek kadar güçlüysen hiçbir şey yenemez seni.
Enerjini düşüren her şeyden uzak dur, inancını kaybetmene sebep olabilecek her şeyden. Hayatın, hayallerinin toplamıdır. Hayallerinden her uzaklaştığın, vazgeçtiğin her gün hayatından çalmışsındır. 
Dün hayalini kurduğum şeyi yaşıyorsam eğer, yazmaya da hakkım vardır. Ben inanmıyorum bana imkansız diyenlere, gerçek hayatta bunlar olmaz diyenlere ya da tam hayaline yaklaşmışken tek olumsuzlukta ya da bir çok olumsuzlukta ( hayaline odaklanmışsan bir ya da bir çok farketmez,ters giden şeyler hiç umrunda olmaz, sen yoluna bakarsın) hayalinden vazgeçip hayal yalandır diyenlere. Ben duymuyorum onları. Ben sadece kendi sesimi ve bana destek olan, umut, enerji veren her şeyin herkesin sesini dinlerim.
Sana yalanlardan değil gerçeklerden bahsediyorum. Hatta senin için gerçek olabilecek en önemli şeyden senden bahsediyorum. Gücünü önce kendinden al. Daha sonra etrafına bak. Sana güç veren o kadar çok şey var ki, seni destekleyen. Sarıl güç kaynaklarına. İşte şimdi çık tüm imkansız diyenlerin karşısına ve lütfen bir daha onları duyma. Hayallerini topla tek tek, kendi hayatını kendin yarat. İnandığın kadar, hayal ettiğin kadar, hayallerine koştuğun kadar varsın. İmkansızlıktan bahseden olursa da burada okuduklarını anlatırsın. :) 

31.01.2018

Hayallerin İçin; Karar Ver



Karar verdin mi? Bugün kendine sorman gereken bir soru veriyorum sana. Karar verdin mi?
Ne olmak istediğine, hayatında nelerin olmasını istediğine, nelerle mutlu olacağına, hayallerine gerçekten karar verdin mi? Bu sorunun cevabı bir anda verilebilecek evet veya hayır değil kesinlikle. Belki evet diyeceksin sadece kendini kandırmak için, aslında kararsız olduğunu, bazı konularda çok fazla git gel yaşadığını, hatta sırf bu kararsızlıklar yüzünden hiç bir yola adım atmadığını, doğal olarak da yerinde saydığını kendinde biliyorsun. Ama kabul edelim en çok da kendimize dürüst olamıyoruz. Bu yüzden bu soruya cevap vermeden önce iyice düşün ve mutlaka kendine dürüst ol.
Bu sorunun cevabı bir çok şeyi değiştirebilir; eğer doğru cevabı verirsen, aynı şekilde değişecek şeyleri de durdurabilir kendine dürüstçe cevap vermezsen.
Bazen kararsızım dersin sadece. Aslında ne kadar tehlikeli olduğunu bilmeden. Kararsızlık tehlikelidir evet; çünkü atılacak tüm adımları engeller, zaman kaybettirir, hem de hayatta her dakika değerliyken.  
Bir çok durum arasında kaldığında, en iyiyi bulman lazım ve bunu yaparken de zaman kaybetmemen. Yerinde durup beklemek güvenli gibi gözükebilir ; fakat hiç bir şey kazandırmaz. Hayallerine yaklaştırmaz. Eğer hayalin varsa atman gereken adımlar vardır, güvenli bir yerlerde sığınman değil. Attığın adım istediğin sonuçları her zaman vermeyebilir evet ama en azından ihtimallerini azaltır, kararsızlık oranın azalır, tecrübeler kazanırsın, gitmemen gereken yolları ,atmaman gereken adımları öğrenirsin. Ne kadar hızlı karar verirsen ,o kadar hızlı ilerlersin, başarılı olursun bu harika olur ama olmazsan da hızlı karar vermen sayesinde hızlıca başa döner ve yapmaman gerekenleri öğrenmiş bir şekilde, daha emin adımlarla hayallerine gidersin.  
Bazen karar vermene en büyük etken diğer ihtimalde aklının kalmasıdır. Ya diğeri daha iyi olursa? Diğeri daha iyi olabilir evet ama karar vermezsen hangisinin kötü hangisinin iyi olduğuna da karar veremezsin. Bazı şeyleri yaşamadan, deneyimlemeden öğrenemezsin.
Karar vermene engel bir diğer sebep ise korkularındır. Mevcut durumundan vazgeçmekten korkman. Yenilikten korkman ve kaçman. Oysa kararsızsan zaten yeni bir ihtimal hayatına girmiş demektir. Belki de hayallerin o yeni yolun sonundadır kim bilebilir ki? Sadece sen öğrenebilirsin. Karar vererek. 
Kararların ne olursa olsun en önemlisi pişman olmamak aslında. Çünkü bir kararı verdikten sonra tüm sorumluluğu da kendin alman gerekir. Yanlış yaptım, yanlış seçimdi şeklinde kendini suçlaman o anki durumu asla değiştirmez. Aynı şekilde kendin dışında tüm başına gelenleri hayata yüklemen de bir şeyi değiştirmez. Değişimi başlatacak olan sensin. Yanlış olduğunu düşünüyorsun ancak sen değiştirebilirsin. Verdiğin kararlardan pişmanlık duyma.
Şimdi tüm bunlardan sonra. Karar verdin mi?  Kararsız olma. Zaman çok kıymetli zamanını hayallerinden uzakta harcama...

15.01.2018

Başaramamaktan şikayet edenlerden misin? O zaman oku...


Her birimiz istediğimiz şeyi başaracak mükemellikte yaratılmış varlıklarız. Aynı mükemmellik oranında da kendi potansiyellerimizin ortaya çıkmasını engelleyen bir sürü alışkanlıkla doluyuz. Mükemmelliğimiz doğuştan, alışkanlıklar ise sonradan kazanılmış olup, kazanması kolay fakat vazgeçmesi zor tirytakiliklerdir ne yazık ki. Ama zor dedim, vazgeçmesi imkansız demedim. İmkanlı olan her şeyi yapabilirsiniz. 
İlk olarak ERTELEME. Gerçekten erteleme. Öyle saati 5 dk ileri atmaktan bahsetmiyorum. Zaten bu 5 dk meselesiyle öyle bir alıştık ki hayatı ertelediğimizin farkında değiliz. Planlar yapma konusunda mükemmeliz, hedefler de aynı şekilde. Ama harekete geçmek meselesi işte o bizde var ama yapmıyoruz. Yapabiliriz ama yapmıyoruz. Biz koşmaya üşeniyoruz. Oturmak cazip geliyor. Sonra yaparımlarla çalışıyoruz malesef. Şimdi tam zamanı demeyi unutuyoruz. O sonra yaparımdaki 'sonra' da hiç gelmiyor. 
ÜŞENME. Neden üşeniyorsun? İki sebebi olabilir. Ya yapacaklarının sonuçlarının sana fayda sağlayacağını düşünmediğin için motive olamıyorsun. Ya da başarmak istemiyorsun. Hangisi? Başarmak istiyorsun ama bir şeyler yapmaya üşeniyorsun. Üzgünüm ama başarı bazen direnmeden, gerektiğinde savaşmadan kısacası mücadele etmeden yani yerinden kalkıp bir şeyler yapmadan kendi kendine gelmiyor. Üşenme kalk hemen ve istediklerin için bir şeyler yapmaya başla.
MOTİVASYONU DIŞARIDA ARAMA. Motivasyon demiştim. Belki üzerinde çok düşünmedin bugüne kadar ama inan bana çok önemli. Yeteri kadar motive olmazsan yeteri kadar da odaklanamazsın. Odaklanamazsan hedeflerine ulaşmakta sıkıntılar yaşayabilirsin. Motive önemli evet ama yaptığımız en büyük hata dışardan beklemek. Ya senin isteklerini, senin mutlu olacağın sonuçları senden başka kim bilebilir? Sadece sana ait bunlar kendini motive etmek de senin görevin. Gerçekten ne istediğini bilirsen, ona adım atmak konusunda o kadar istekli olursun.
HEMEN DÜŞME. Bir şeylere başladığında başarı uzun vadede gelebilir. Önemli olan istikrarlı bir şekilde yoluna devam etmektir. Adım adım yaklaşacaksın. Hemen enerjini düşürme. Malesef sabırsızız. Hemen olsun istiyoruz. Hemen bir belirti versin sonuçlar. Hemen ilerleyeyim. Bu mümkün değil. İstediğin her şeyi hemen elde edemezsin. Emek vermek zorundasın. Ama bir konuda emin olabilirsin. Emek verdiğin her şeyin bir gün karşılığını alacaksın. Yeter ki enerjini, motivasyonunu düşürme. 
BAŞARISIZLIK DURUMUNDA PES ETME. Her şeyi yapabilecek mükemmellikteyiz diyorum. Ama hedeflerimizi gerçekleştirmek için olan doğru yolu ve bu yolda yürümeyi ilk deneyişimizde öğrenemeyebiliriz. Her başarısızlık seni başarıya yaklaştırır. Sen yeterki ondan çıkarman gereken sonucu çıkar ve devam et. Sakın pes etme. Her başarısızlıkta bir öncekinden daha tecrübeli çıkacaksın yola unutma. Sonunda başaracaksın. Pes etmeyi aklından bile geçirme.
YENİLİKLERE KARŞI CESUR OL. Yeni şeyler bilinmezlik getirdiği için korkutur bizi. Korktukça da adımlar yavaşlar. Yeniliği sevsek de korkarız ondan. Alıştığımız her zaman daha güvenli gelir çünkü. Ama yenilik başarıyı da getirir. Atmaya korktuğun adımları atabilecek cesareti gösterdiğin zaman, o bilinmezlikler içerisinden, daha önce hiç gitmediğin yollar çıkar. Kim bilir belki de başarı her gün yürüdüğün değil girmeye korktuğun sokağın sonundadır.
HAYATI, KENDİNİ SEV. Yaşamayı ve kendini seven insanın enerjisi çok yüksek olur her şeye. Daha istekli, daha mutlu olur. Sen kendine verilmiş en güzel hediyesin ve kendine gerçekten değer vermelisin. Kendin için bir şeyler yapmak istiyorsan, başarılı olmak istiyorsan öncelikle kendinin farkına var ve bütününle kendini sev.
TEŞEKKÜR ETMEYİ UNUTMA. Küçücük de olsa bir adım ileriye gittiysen bu bir başarıdır ve her başarı için teşekkür et. Teşekkür çok güçlü bir şey. Ettikçe teşekkür sebeplerini çoğaltan bir şey. Başardıysan eğer öncelikle bu başarıda en büyük paya sahip olan kişiye kendine, daha sonra hayata etmen gereken her şeye ve herkese teşekkür et.
Başaramamaktan şikayet etme. Başarmayı dene. Hayallerin, hedeflerin için koş. Düşersen kalk tekrar koş ve her koşuşunda aynı enerjiyle koş. Kendini severek ve her başarıyı hak ettiğine inanarak koş. Sen mucizesin, yapamayacağın hiç bir şey yok. Yeter ki yere sağlam bas ve ne kadar uzun olursa olsun durmadan, korkmadan doğru yolların sonunda ara başarıyı.

10.01.2018

Her şey senin elinde, Umudunu kaybetme


Umutsuzluk insanın hayatını emer, belki de güzel geçireceği saatlerden çalar. Hepimizin zaman zaman beklentilerinin sıfırlandığı anlar olur. Sanki artık hiçbir şey düzelmeyecekmiş hissi. Bir çaresizlik duygusu. Akıp giden hayatın arasına karışamayıp, gizlice bir kenarda olup biten tüm terslikleri sanki yenilerinin geleceğini bilirmiş gibi izlemek. Ne kadar yıkıcı.
Oysa hayat dikkat ister. Dikkat et der. Çevrene, olup bitenlere, hayata dikkat et der. Dikkat etmezsen hayatın sana yaşattığı olayların içindeki o küçücük, gizli mesajları göremezsin. Göremezsen de çözemezsin. Çözemezsen işte o zaman beklediğin o terslikler gerçekten gelir. 
Her yaşadığın bir derstir. Çıkarman gerekenleri; görmen de çözmen de tamamen kalple ilişkilidir. Kalbini iyileştir önce. Ona sadece iyilikler yükle. Karşılıksız sevmeyi, karşılıksız gülmeyi, birinin merhaba demesini beklemeden merhaba demeyi, hiç tanımadığın birine bile yardım edebilmeyi, bana ne dememeyi, hayata olduğun yerden dümdüz değil de, etrafında 360 derece dönerek bakmayı öğren. 
Çok zor biliyorum. Ama her şeyi yapabilecek güce sahip olduğumuzu da biliyorum. Her şartta ayakta kalırsan ancak devam edebilirsin. Yıkılmanın bir faydası yok. Unutma sen yıkılsan da hayat devam etmek zorunda. İzleme hayatın geçişini yaşa. Önemli olan koşullar değil, koşullar karşısında verdiğin tepkiler. Zaten her şeyin çok iyi olduğu bir ortamda kazandıkların senin başarın değil, bunu herkes yapar, koşullar değişse bile savaşabiliyorsan hayatla işte o zaman başardım diyebilirsin. 
Yıkılmayı değil devam etmeyi seç her zaman. Dik dur ve yürü hayallerinin peşinden. Durma, yavaşlatabilirler seni ama durma. Durmazsan mutlaka varacaksın istediğin yere unutma. Kendinin farkına var. Hiç de güçsüz değilsin aslında. Sen de biliyorsun istesen yürümek ne kelime koşabileceğini. Sadece hayat yorucu ve bazen bu gerçeği unutuyorsun. 
Nefes aldığın müddetçe her zaman güneş doğar ve sen mutlaka onu görürsün. Nefes aldığın müddetçe tüm şartları değiştirebilecek güce sahipsin yeterki buna inan. En önemli şeyi sakın kaybetme: Kendine olan inancını ve umudunu. Attığın hiçbir adımdan pişman olma, ders çıkar. İyi düşün ki şeyi olsun. Yaşadığın olumsuzluklara bakıp da yeni olumsuzlukların kapını çalmasını bekleme. Sen zaten bekleme. Hayat için bekleme, hayata koş. Güzellikler için bekleme, güzellikler yarat. İyilik için bekleme, iyilik yap. Beklemek çok zaman alıcı ve hayatta kendi adımların için beklemeye yer yok. Hayatta beklenebilecek tek şey güneşin doğması ve kalbini her gün bıkmadan usanmadan tekrar tekrar ısıtmasıdır. Sen sadece güneşi bekle. O mutlaka doğar.